0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1094
Okunma
Ağzında büyüyen acıların
Yüzünde salınan köklerini
Kazıyor her sabah jiletiyle adam...
Parmak uçlarında büyüyen sancıları
Kesiyor, törpülüyor her hafta...
Tükeniyor tel tel
Kafasında biriktirdiği umutlar
Kanıyor göz diye taşıdığı iki el silah sesi
Damlıyor yazdığı şiirlerin mürekkebi...
Göğsü kadının adını sayıklıyor
Nabız sanıyorlar bileklerinde atanı...
"Ben!" diyor
"Ben ellerini tuttum Tanrı’m
Avuçlarımdaki izler
O bıçaklardan kalma
Bağışla...
Kaderse keder
Ateşse tütün
Kalemse mürekkep
Şiirse kafiye
Aşksa eksik...
Günahsa günah..."
Gün iltihaplarken uykusuz yaralarını
Tuz diye basıyor martı çığlıklarını
Bir şiir daha damlıyor bileklerinden...
"Rengi telâffuz edilemeyen birkaç telef kelime
Denizden artan mavi solgun,
Delilerin sövesi yok...
Belli...
Gideceksin...
İstanbul’un boğazına gerilen o keman telleri
Bir daha aynı şarkıyı çalmayacak...
Belli...
Gideceksin...
Ameliyatla alınabilir mi
Bir şehir denizinden?
Ağzımdaki o duvar
Ne zaman yıkıldı bilmiyorum....
Kiralık bakir bir tutkuyu
Bırakınca kimliksiz bir kadının dudaklarına
Saatlerin ayarı bozuldu...
Belli...
Gideceksin...
Avuçlarımda biriken duaları
Sesini kemiren duvarları
Gölgelerin seyreldiği akşamları da al git..!
Senin olsun sessiz harfler
Senin olsun tüm maviler
Yüklendiğin tüm anlamlar
Yazamadığım tüm şiirleri
Al da git..!"
Öldürdüğün bütün kadınlar
5.0
100% (1)