0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1661
Okunma

/..1../
Gözbebeğime batırdığın iğne!
Ağzın yani, cennetin aralık kapısı...
İşte o kırık iğne
Masada sızan pilsiz kevaşe
Şimdi kimin dinine kıble?
Ah içimde bileği kesik bir çiçek can çekişiyor...
Gece çürüdü, sen bana fesleğenlerden bahset!
Ciğerime gönderdiğin iadesiz sızı
Saçların yani, açık bir yaranın iltihaplanmamış ağzı...
Paslanır avuçlarımda, denizden kaptığı bir tutam nem
İlikler aklıma hiç ummadığım çiçek aşısını!
Hayalperest merhemler sürdüm yaralarıma
Göğsümdeki bir eğelik boşluk hiç dolmadı...
Yeni kitaplar yazdım,
Hiçbiri kutsanmadı!
Seni dileyecek boş bir avucumsa hiç olmadı...
Gece çürüdü, su boşlukta eridi
Tütün ciğerlerimde bağımsızlığını ilan etti
Akıl tutuldu, atar damar sustu!
Dilimdeki cehennem, dilindeki cennete küstü...
Gittin,
İçimde sahte bir peygamber öldü!
/...2../
Ağzımda gevelediğim ağzın
Hani şu cennetin aralık kapısı
Açılsa artık!
Pilsiz kevaşenin
Dili olsa da konuşsa...
Tek ortak yaramız özlemek seninle...
Sessizlik kaç nefes terbiye edebilir bilinmez!
Nabzımı emen bu karanlık
Bu gecenin rahmi
Kaç sızı daha doğurur bilinmez!
Ama müşterek bir martımız olmalı seninle
Tahammül sınırlarımızın dahi ırzına geçen!
Belki ilerde işler iyi gider
Bakarsın bir deniz kiralarız
Üç ada bir vapur...
Ama şimdi aklından bir şehir tut
Ve onu ikiye böl dudağınla
Ve sandalcılar piç etmeden bir geceyi daha
Ve mimarlar boğazına üçüncü köprüyü kurmadan
Bir dikiş daha atmadan yani ağzına
Anlayamayacaklar bizi susturamayacaklarını...
Sevgili İstanbul
Ben ki yolunu kaybetmiş suskun bir nehir
Denizin emri
Mavinin kavli ile
Dökülebilir miyim gözlerine?
/..3../
Konusuz gözlerine düştü gece
Çürüdü
Çingenelere özne ne gerek
Ki mevsimlerden deniz
Aylardan mavi ve günlerden sızı...
Yüzünde beslediğin nar kabukları
Ağzın yani
Cennetin aralık kapısı
Haczetse diyorum ağzımı...
Martılar çığlık satar vapurlar kan
Rengin,
Öznesiz bir Çingene çiçeğinden arta kalan...
Yüzünde beslediğin cam kesikleri
Gözlerin yani
Cennete iltica talebi
Kanatsa diyorum gözlerimi...
Taşlar kilit, ağzım kilit
Ağzımdan ağzına açılan kapı kilit
Ki kendi etini parçalayan kendi tırnağıdır insanın
Ki sen de çok kafiyeli yürürdün eski şiirlerde...
Ne diyorduk!
Sevgili Pilsiz Kevaşe
Bu ilk Eylül’ümüz seninle
İlk sevişmemiz yaralarımızla
Ki ağzın cennetin aralık kapısı...
Ki daha mühim şeyler vardı dilimde
Sen gelince eridi...
Ve ben...
Buna uygun bir ayet insin diye bekledim oysa kapanmış gökyüzü
Tanrı çoktan söylemiş üstümüze son sözünü!
Ah göğsümde bir çiçek can çekişiyor
Bir kadın sana şirk koşuyor Sevgili Pilsiz Kevaşe
Bir kadın...
Anne oluyor!
5.0
100% (6)