4
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
794
Okunma
zaman en kıvrak dalını yakaladığında kuru bir ağacın
varmayın üstüme...
öpmeliyim
göğsüme inen selaların duasından
kullanarak gece koridorlarını
’hayra’ yorduğum dar sokaklarda düşlemeliyim ellerini
telaşlanmasın diye şehir yakamda
gizleyerek aşkı günleri saymalıyım ağzımda
mum gibi aklımdayken yanan sevda
ve bir ses esiyorken tarihten
deniz diplerinden ruhunu sökmeliyim
ki,
çadırım olsun gövden
rüzgarın önünde
ucu açık bıraktığım Mayıs`ı korurken tenim
hangi siyah gelip de keyif yapabilir
unuttun mu dünya
büyüdükçe küçülüyorum
yandıkça içimin yangınında
bülbüllerin diline şerbet
ne olur yalnızlığımı sev
düşün ki
yüksek sesle konuşamıyorum
düşün ki
bağıra bağıra gülemiyorum
bir hikmettir sözümün başında halim
işte bunları diyorum vaktin olduğunda dal bana
huzur dolsun özlemim
ne kaldı ki başka
özlediğim
gidiyorum
uzağına iklim olmaya
ellerimde rengarenk gökkuşağı
alın çizgilerine yürüyorum
asıldı mı çocuklar
uçurtmalar gökyüzüne
gül sıcaklığında
ki,
kökünde acının mutluluk ağacı
sürsün beni en derinlere
yüreğimde cam parçaları
sana ölen
öpmeliyim
hiçbir boşluk bırakmadan yüzünü gözlerimle
5.0
100% (12)