2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1306
Okunma

[ italik -Yağmur yağıyor
günlerdir bir küfrün içinde yaşıyorum
kentin sokaklarından öylece akıp gidiyor zaman
insanlar karşılıksız sorularım oluyor
onlar ne beni ne kendilerini dinleyip duyuyor
sonra parçaları düşüyor ruhuma geçmiş kesikleri
taşralı düşlerim kanıyor o vakit
eğer anlatılırsa
yalnızlığın ne anlamı var
yağmur yağıyor
telaşını seviyorum kuşların
belki şimdi biri şuracıkda ölebilirdi
kaburgama bir bıçak saplanıyor
kalbime eğilip ibrani diliyle fısıldıyor biri , ağlama
doğru ya babam da öldü benim
nasılda unutmuş gibi yapıyoruz herşeyi
mutsuzluk ne çok yakışıyor bize
dağların bulutları gibi
vurulmadan önce en son ne düşünür mesela insan
ipi kopmuş uçurtmalar nereye takılır
çiçekler düşmanlık bilir mi
neden uzaklara özlem duyar turnalar
cezadır kalmak
en büyük korkusu dönünce unutulmak
her acının yanında durup, yontarız kendimize
ateşe banıp banıp yüreğimizin kalemini
karalarız saklandığımız kabuğumuzun duvarlarına
aklımızdan inip gerçeğe yürürken hayaller
kırlarda koşar gibi özgürce
platonik sevmeye özen göstererek yine
acaba sesimiz kendimize ulaşıyormuydu
bilmem ki
kapılar açılırken ardında neden titrerdim
daralırdı hayata açılan pencereler
gök gürlüyor
yıldırım düşüyor gamzemin arkına
babamın dışa vuramadığı ince yanına sokuluyorum
çivili yastıklar sevgisiz yorganlardan başımı çıkartmazken
ıslak gözlü dilenci bir çocuk utancındayım
yağmur yağıyor
günahıma giriyor en güzel çağım
avuçlarını öptüğüm
siyah beyaz fotoğrafların mizacında üşüyorum
körelmiş bıçak kadar üzgünüm
şimdi bana bir hiç lazım
anlamsız kelimeler gibi ne çok ağrım var
yağmurla başımı alıp gitmeyi planlıyorum
beni bağışla büyük kent
dikenli teller var çözümsüz duygularımda
ölüyordum
hissetmedin mi...
5.0
100% (8)