1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
720
Okunma

Bilmek diyorum hayata en tepeden bakıp
Kişinin kendini en dipte hissetmesi olsa gerek
Çünkü okudukça biliyor insan
Bildikçe de arşa değil arza bile değmeye korkuyor
Bilmenin dehşetengiz korkusu iman etme imkanı olmasa dayanılır olmazdı
Öte yandan
Bilmenin azabı kadar leziz bir tat da yoktur akıl için
Aklın tamahkarlığı da buradan geliyor olmalı
Bilmenin sultası aslında insana acziyetini hatırlatan bir pranga
Bildikçe çaresizleşen insanın çıldırması da bu yüzden galiba
Yaşasın çıldırtan bilgelik demenin önüne yine bilmenin vakur tarafı mani oluyor
Acaba tanrı sonsuz bilmenin ağırlığına tahammül edebildiği için mi tanrı?!
İnsan
Kendini üst üste koysa yahut yan yana dizse
Kaç kimse eder acaba?
Misal konuştuğu kelimelerin biriktiği gökyüzü mü daha büyüktür
Yahut sustuğu kelimeleri istiflediği gönlü mü diye hesaplasa
Neticeye aldırmadan yine yaşamaya katlansa
Yani işinin gereği imiş gibi habire yaşasa
Sonra öleceğini düşünüp
Yine yaşam denizinin küreklerine asılsa
Ki tamı tamına budur fıtrat
Ölünceye kadar pür gayret yaşamayı göze almak
Üst mizacımızın gereğidir
Gerçeğince inanıp bu ihbarın lüzumuna dair varlıktır insan
Ümitsizlik insanın kendinin dışına çıktığı halidir
Orada da zaten çok durumaz
Korkar ve tekrar içine girer
Kendimden çok biliyorum ben.
Az önce söylediğim gibi
Gecelerin süsü yıldızlardır denir ya
Değil
Herşeyin süsü güzelliği umudu sadece hep çocuklardır
Çocuk olmayan çocuk kalamayan her kimse
Eskili püskülü vazgeçilmişliktir
Daha önce söylediğim gibi
Ben çocukken mutluydum
Çocuk olunca mutluyum şimdide
Yarın daha çok çocuk olmak için uyuyup
Çocukluğuma büyümek istiyorum
Diyebilen yedisinde de yetmişinde de mutludur
Bu hallicelik
Çocuklanmanın ihlas ve samimiyeti
Hep cenneti fısıldar kalbe
Hep cenneti söyletir hayata...
5.0
100% (3)