9
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
3492
Okunma

Merhabalı ve mütebessim bir sesle
Rengini koyuverdiğinde bahtıma gün
Sen daha yok gecedeydin
Karanlığı bile eşelenmemiş gökyüzünde
Muhal ümitlerini tek bir katre büyütmeden
Ezbersiz kelimelerle konuşan ben
Ürküten sessizlikleri bilmezdim
Nefesin hapsolunduğu göğsümde
Vaktin saatine minnetim yoktu
Çok uzun heveslerle çok sevmiştim
Sonu yok mevsimleri içlenerek kirpiklerime
Teferruat demeden her fısıltıyı geçirmiştim
Bilmek biraz tatmak duyup görmekti
İslenerek bir ayrılığı yorumsuz özlemekti
Yaşanan her ana hükmederek
Göğün tavanına kadar bıkmaksızın sevmekti
Bilinmek kağıttan gemilerin taşıdığı
Varla yok arasında ucuz bir mesafeydi
Dostların avurtlarında çevirdikten sonra
Muhabbeti tadılmayarak yuttukları kadar
İş bu zaman kıvrımlarından döne döne
İştahlandığında yeni bir muştuya doğru bakışlarım
Ümidin sağlam basamaklı merdiveniyle
Tırmanılır gibi vaat edilen hayat
Heyhat ey görklü ve görkemli kanat
Firdevsi elini ya da şilepli parmaklarını mı değdireceksin
Delirten korkuların uçurumuna doğru mu
Yoksa mest edici mutluluklarımı göstereceksin
Ah ölmek denilen kaçınılmaz nihayet
Üzerime çöreklendiğinde var gücünle
Haşyet ve dehşet içinde ki beni alıp
Bu hayat cemreliğimi nasıl bitireceksin
Sürekli aç bitap doymaksızın soluklanırken
Bir lahza olsun doymayı fark etmeden
Ah ölüm mevsimi nasıl giyindin üzerime
Kendimin hesaplarına göre yaşamadan hayatı
5.0
100% (6)