Bir Çöl Vardı Aramızda
uzun omuzlu bir çöl vardı aramızda
duyuluyordu eskiyenlerin içinde hiç eksilmeyen sarı soylu düşünce iki gözünü akıtarak ses veriyordu şimşekler şemsiyelere doğru katılıp güldüler rüyanın karnında insansız elsiz çiviler çakıldı tahta uçaklara uzadı aya değen ilk adam büyük ağzı büyük çenesi yıldızları getirip örttüler şehirlerin üstüne yaralı bir kurt sürüsünden ayrıldı ölebilmek basit bir sürükleniş olabilirdi böyle istiyorsan inanıyorsan yoksan uyanırken kaçan ipleri tutmak için zıplamak ne gereği vardı kimyasal dokunuşları solmuş kağıtlarda eski kırıklar bir kaç harf üşüse ağlayacak mıydık hem ne zaman öldürülsek aynısı oluyordu dokunulmadan kalkmak isteyenler uyarılıyor korkutuluyordu taşın kulaklarını kemiren sarı dev duyulmayanlar anıtında küçülüyordu çöl kumlarını severek ah keşke tahta bacaklı bir çocuk olmasaydım özlemezdim yapraklarımı sesimi eğimlere döken nehirler ışıldardı güneş el ile örtülebilir kapanabilirdi ay ile yaram. |
ölebilmek basit bir sürükleniş olabilirdi
böyle istiyorsan
inanıyorsan
yoksan..."
"...
uyanırken kaçan ipleri tutmak için zıplamak
ne gereği vardı kimyasal dokunuşları solmuş kağıtlarda eski kırıklar
bir kaç harf üşüse ağlayacak mıydık..."
Müthiş cümleler...
Yüreğinize, emeğinize sağlık
Dostlukla