6
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
1710
Okunma

bir yemine susar gibiydi bakışlarım
bir çaresizliğe pusar gibi haykırışlarım
çilekeşti yüzümdeki ince çizgiler
saç tellerim güz yaprağı gibiydi
savurdukça ağlardım
hem yanar ağlardım hem
közlerini saklardım ipek mendilimde
bir ezgidir ki pelesenk
kül kokulu dilimde
hangi rüzgar korkmadan eser
hangi gül çekinmez dikeninden
hangi gözyaşı ıslatmaz yüreği
ben sana gelirken rüzgar bile korktu
gül çekindi dikenli yollardan
gözyaşları sendeledi uçurumdan
ben sana gelirken öyle cesur
duramadı önümde yıllardır fethedilmeyen sur
sen durdun
an durdu
sonbahar gibiydi gözlerin
sarardım, kurudum, soldum ben ki cılız bir yaprak
sonbahar gibiydi gözlerin
yüreğimi çiğnedin
bir azaptır yaşamak
yüreğinde saklanan yarayla
hani o kanayan kabuk tutan yine kanayan
yine kanayan...
o derin acı, o derin sızı
gölge gibi peşinden koşan
kaderi bakışlarına işleyen orada kalan
sana bakan sana akan sana yakaran
elinde sapan, kalbinde mermi
bir çocuğun düşlerini
gülüşlerinden vuran
bir azaptır yaşamak
Şiirime can veren arkadaşım Selma Şengül’e sonsuz teşekkürlerimle...