7
Yorum
30
Beğeni
0,0
Puan
1770
Okunma

Dört duvar, bir bardak çay, kalem, k/ağıt, mürekkep…
Y/aralarım acıyor kapı açık, kimse yok
Neden, nasıl, niçinler… Bir yığın bomboş sebep
Aynı yerden vuruyor düşümden fırlayan ok
Yelkovan koştursa da mazime mıhlı akrep
Dört duvar, bir bardak çay, kalem, k/ağıt, mürekkep…
On sene, yüz yirmi ay; yaşım otuz, kırk, elli…
Mağrur bir gülümseme ve ağlayan küçük kız
Hep en başa dönüyor, başı dönüyor belli
Kayıyor ellerime ansızın parlak yıldız
Geçiyor aylar, yıllar hüzünle kelepçeli
On sene, yüz yirmi ay; yaşım otuz, kırk, elli…
Üç kurşun, bir tek silah; korku, panik ve lanet…
Biri hayal biri gam biri kara yalnızlık
Titriyor parmaklarım vuruyorum nihayet
Hayalî mahşerimde hem sanığım hem tanık
Konuşsam duyulmuyor ellerimde üç ceset
Üç kurşun, bir tek silah; korku, panik ve lanet…
İki bilet, tek kişi; Araf’ta kanlı yollar…
Üşümüş soğuk bir ruh ve anlamsız bakışlar
Cansız bir yığın insan; kafa, gövde ve kollar
Yerleşince yüreğe gitmiyor kara kışlar
Bu bir k/an davasıdır taşlanıyorum ey yâr
İki bilet, tek kişi; Araf’ta kanlı yollar…