1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
988
Okunma
’Düşe kalka yürüdüğü yollarda ,
Bir ağacın gölgesine yaslanmış uyuyordu .
Elleri iki yana düşmüş ,
Sazını çınar ağacına dayamış ,
Derin bir inzivaya çekilir gibi ,
Ruhunu salıveriyordu Mezopotamya’ya ,
Bütün doğal örtüsüyle, Renas’ın yüreğine dolanıyordu renkler .
Bir şenlik bahsesi gibi
Renkler , ovalar , dağlar , nehirler
Ve nehirlerin , dağların kıyılarında açan çeşitli çiçekler
Bir rüya gibi Mezopotamya
Bin bir türden çiçeklerin ve ağaçların arasından geçerek ,
Başını gökyüzüne kaldırıp ,
Yıldızlara ip atarak tırmanıyordu .
Gökyüzünün bir ucundan, bir diğer ucuna yaşam iplerini gerip ,
Salıncak kuruyordu en çocuksu haliyle .
Yalın ve esmer ayaklarını gecenin karanlığında ,
Bir gökyüzüne kaldırıp ,
Bir gecenin karanlığına daldırıyordu .
Islıklar çalarak ,
Kürtçe Stranlardan geçiyordu her dilde . ’
Renas Westminster caddesinde ağır adımlarla yürürken ,
Taşlı ve kalabalık sokağın kenarına atılmış masaya oturarak ,
Westminster caddesini karşısına aldı .
Caddeden geçen insanları izliyordu ,
Her zamanki gibi orta şekerli kahvesini masaya bıraktı garson .
Renas çantasının içinden küçük not kağını çıkartarak ,
Eğik el yazısıyla ;
’ Mın bîrîya welat kırîye
Mın bîrîya xewe kırîye
Agir ketiye nav dilê min
Hévîya mın mızgîna azadîye . . ’
Kahvesini ağır ağır yudumlarken Renas
Not defterinden temiz bir sayfa daha çevirdi ;
’ kadim diyarımda yudum yudum tatsam mutluluğu
gökkuşağının altına
saklansam bedenimi kavuran güneşten.. ’
Yorgun bedenini masadan ağır ağır kaldırdı Renas ,
Cadde boyu yürüyüşe geçerek .
Bir köşe başında durup etrafını izliyordu Renas ;
Okyanusların üstündeymiş gibi ,
Rüzgarla dans eden gençler .
Dudaklarının kenarlarından damlayan sevgi kırıntılarını topluyorlar elleriyle,
Sonra dudaklarının köşesinden öperek ,
Yüreklerine dolduruyorlar tüm yıldızları ve ay’ı . .
Caddenin en kalabalık yerinde bağdaş kurmuş bir sokak sanatçısı ,
Saçı rastalı ,
Sakalı uzun ve saçaklı .
Elindeki gitarıyla aşka ve sevdaya çalıyor Latin diliyle .
Bir kadın sonra Santür’ün tellerine dokunarak ,
Melodilerin valsını yaşatıyor yüreklere .
Sonra İbrani şarkılar gökyüzüne uçuşuyor ,
Arabi şarkılarla buluşuyorlar gökyüzünün maviliğinde
Kürdi bir şarkıda tüm dünyayı sarıyorlar . ’
Renas şiirlerin masumluğuna inararak yürüyordu . .
Dar sokaklardan ,
Kalabalık sokaklara ,
Ordan taşlı ve tozlu yollara ,
Bozkırlardan geçerek ,
Kadim diyarına varıyordu .
Sonra bir sahil kasabasına uğruyordu ,
Yem yeşil dağlarından ,
Çay bahçelerinden geçip ,
Renklerin ve dillerin valsını yaşıyordu yüreğinde .
Renas’ın gözleri mağrur , hüzünlü .
Alacalaşmış gökyüzünün kızıllığında kapanır kirpikleri ,
Gecelerin karasında diyarlardan geçiyordu .
Durunca ellerinin büyülü tılsımları ,
Karanlık ormanlarda yapa yalnız kalmış garip bir kız çocuğu oluyordu .
İçinden çıkamadığı ,
Yolunu bulamadığı bir yollarda yürüyordu sanki .
Artık başka masallar düşleyerek korkusunu almaya çalışıyordu kendince ..
Bir kahve iyi gelecektir Renas’a,
Bir kahve daha lütfen.
Orta şekerli ,
Bol köpüklü .
Yanında kaçak sigarası ...
Zingerilla’nın nefsiyle yüzleşmek adına ....
Renas Tutaste
5.0
100% (3)