1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1891
Okunma
Roboski ....
Musa utandı kavminden
başını eğdi,
Tur -i Sina dağına kavminden kaçarak ,
Tanrıya sığındı
’benim halkım insanları öldüremez’ dedi .
ve yıllarca sustu ,
yüzünü elleriyle kapatarak
sırtını döndü kavmine..
İsa kavminin azgınlıklarına dayanamayıp
yinede kavminin başına gele bilecek belalardan korkup;
’Tanrım, Tanrım ..
Bağışla onları ,
ne yaptıklarını bilmiyorlar’ dedi ..
sonra dayanamadı kavminin azgınlıklarına ,
gece gündüz dua ederek
’Tanrım , beni de yanına al ’ dedi boynunu eğerek..
Tanrı ümmetinin azgınlıklarını gösterdi Muhammed’e Miraç gecesinde ,
Muhammed elleriyle yüzünü kapatarak hıçkırıklarla ağladı .
gözlerinden bir damla yaş süzüldü ,
sonrasında dizlerinin bağı çözülerek ,
diz üstü düştü olduğu yere.
avuçlarını semaya kaldırarak;
’ Tanrım bağışla ümmetimi , bağışla onları ’
Dudaklarının arasından ağıt gibi döküldü cümleleri
’bu muydu benim ümmetim ?
sizi bir birinize kırdıran bu yalan dünya mallarımıydı ?
benim ümmetim de mi katil sürüsünden oldu.... ? ’
Roboski ...
Kıştı . . .
Tarih 28.12.2011
Yılbaşına az kalmıştı oysa iki - üç gün vardı .
Roboski (Uludere) beyaz örtüye bürünmüştü .
yeni bir bahar başlangıcı için ..
doğa tüm güzelliğini beyaz örtüyle saklamıştı ,
sonrasında çiçekler tomurcuklandığında ,
doğa tüm güzelliğini insanlığa bir kez daha gösterecekti .
Şervan ilk okul sıralarında bunları düşünüyordu ..
bedeni dersteydi ,
yalnız ruhen başka diyarlar ötesinde dolaşıyordu .
kah gelecek baharı düşünüyordu ,
kah aydınlık olacak o günleri . .
çocukca bir hayaldi aydınlık olacak o günlerin hayalini düşünmek
hele ki bu yerlerde . .
ama o günlerin hayaliyle hayatına sıkı sıkı sarılmıştı ,
derslerine önem veriyordu .
kimi zamanda soğuktan üşüyen elleri kalemi tutmakta zorlansada
beyaz kağıda inci gibi işliyordu .
içine bir burukluk vardı Şervan ’ın ,
ve öğretmeni bunu fark etmişti ..
her gün derslerde işaret parmağı havada olan güler yüzlü şervan
bugün suskundu .
canı sıkkındı sanki .
ve inci gibi yazısı bugün çirkinliğe oynuyordu
kağıdın köşelerini karalamak
ya da kitaplara çizikler atmak
sağını solunu karalamak alışık olduğu bir huy değildi .
öğrenmek zorunda olduğu bu sistem ,
onu bu yaşta fazlasıyla yıldırıyordu zaten.
yinede isyanını içinde yaşıyan şervan kitaplardan özür dilercesine birazda sitemlice ;
kitapların suçu değildi
yazan insanların suçuydu
bu ahmakca şeyler yerine
gerçekleri yazsaydılar
sevile bilirdiniz o zaman kitaplar . diyiyordu
gene de
temiz tutardı her zaman kitapları
çizikleri karamaları silgisiyle silerek
sevmediği bir ders kitabı olsa bile.
belki de baharı ve diyarlar ötesini düşünmüyordu
canı sıkkındı ,
içi daralıyor gibiydi .
belki de
okul sıralarına alışık değildi
zaten hiç bir zaman alışamadı ki bu sıralara kimse
tahta sıralar her tarafını ağrıtıyordu
beli ve kalçaları ağrıyordu .
durmadan bir o yana ,
bir bu yana dönüyordu rahat ede bilmek için .
aslında ne bedeni rahattı
ne de ruhu
beden rahatlığını düşünüyordu
ama ruhu başka şeyleri .
belki de bu gece babası ve akrabalarıyla çıkacakları uzun bir yolculuğu düşünüyordu
bunun için rahat değildi içi . .
bu yüzden dalgında ola bilirdi de
ve sanki gitmek istemiyormuş gibi halide vardı
ama yoksulluk..
kör olası yoksulduk . .
bedenini saran ateşten gömlekti..
bu gece mayınlı sınırları aşarak
eve ekmek getirmek için ölüm sınırlarında olacaklardı . .
nihayet zil çaldı
kalemini ve defterini çantasına koyarak
sınıftan çıkacakken
öğretmeni arkasından seslendi
bugün dalgın olduğunu söyledi
ve bir sıkıntınmı var diye sordu
Şervan ise bir sıkıntının olmadığını söyledi
sonra gülümseyerek yarın özet ödevini yapacağını söyledi .
ve okuldan ayrılarak karlı yollarda iki elini pantolonun yırtık cebine sokarak yürüyordu ..
öğretmeni ne bilirdi ki sıkıntısını
ölüm tarlalarından yürüyerek sınır boylarını aşacaktı .
bundan daha ne büyük sıkıntı ola bilirdi ..
hem oku ,
hem çalış ..
ne anlarsın be adam!
eve ekmek getirmek için
hem de bu çocuk yaşında dışarıda olacaktı uyumak varken sıcacık yatağında .
ve bu kış çok çetindi
soğuk ve dondurucuydu
ne bilecekti ki öğretmeni
kendisi parasını alıyor zaten
onun böyle bir sıkıntısı yok ki diye geçiriyordu içinden .
İstanbul . .
toru topu çeyrek vardı yeni bir yıla
şehir gece yarısında tüm renklerini giyinmişti sanki
kalabalığı hiç eksik olamayan büyük caddede
insanlar yeni yıl kutlamalarına başlıyacaktı
ve coğrafi olarak küçük
nüfus olarak büyük bir kentte
insanlar çılgınca eğleniyordu Pera (İstiklal) caddesinde .
İçenler , el ele tutuşan sevgililer
sokak aralarında öpüşen kumrular .
fransız sokağında kırmızı şarap tadında aşk yaşıyan zenginler .
duygu , düşünce ve insanlığı kaybetmiş cehennem kentte yıl başı kutlamaları serenomisi başlıyacaktı geri sayımlarla ..
Roboski . .
karasını beyaza katmıştı gece
Şervan özet ödevini bitirmiş,
üzerini sıkı sıkıya giyinmiş
kapının eşiğinde babasını bekliyordu ..
annesine avuçlarını öperek öpücüklerini salıyordu gökyüzüne
anneside sağ elini havaya kaldırarak öpücüğünü yakalamış gibi göğrsüne bastırıyordu avucunu .
kimi insan çoluğunu çocuğunu evde bırakıp yollara koyuldu
kimisi sevdiğine bir öpücük kondurarak
kimisi de çocuğunuda yanına alarak yollara düşmüşlerdi
zemheri soğuğuydu .
üşüyorlardı .
Şervan ’ın annesi yola koyulanlara elinden geldiğince azık yapmıştı.
sıcak tandır ekmeğinin arasına tere yağı ve cıvıl peynir koyarak ,
torbanın içine koydu .
Ölüme bir adım daha yaklaşmıştı bir avuç yürek..
dolunaydı bir kurt uludu karşı tepeden
hemen karşı tarafta ise Roboski (uludere)
Şervan patika yolunda durarak
köyüne doğru baktı bir müddet
’hayattı solgun ışıklarına inat genede
tutuvereceklerdi uzatsalar ellerini
bir adımlık yol memleket dediğin
ezbere bilirlerdi yıllardır teptikleri yolu
ve katırları zaten aşinaydı mayına tehlikeye ölüme.. ’
karınları kazınan Şervan ve babası
bir mağra ağzında otuşmuşlardı
ateş etrafına hem ısınıp hem de tere yağlı tandır ekmeğini yiyiyordular
Şervan ekmeğini bırakarak ,
Baba dedi
Amed ’te eski zamanları ve o medeniyeti anlatsana dedi
Şervan’ın babası ise ;
Çocuğum kaç kere anlatacağım yeter artık ve ekmeğini ye hadi
çok işimiz var daha
Şervan ekmeğini yere koyarak
suratını astı
Babası ise dayanamayıp ;
Tamam gel hadi ama sonkez anlatıyorum iyi dinle dedi ;
’ bu topraklar çocuğum ,
her medeniyeti içinde yaşatmış kadim topraklardır .
ve bizlerde o medeniyetin kadim çocuklarıyız ...
Amed’in hikayesini bilirmisin?
Bak bu kentin surlarına , nehirlerine, dar sokaklarına
her medeniyetin izi vardır
ama kimseyede boyun eğmemiştir bu kent
kuşatmaya gelen zulümcüler bile bu kentte insanlığın şerbetini kana kana yudumlamışlardır
Amed çok eski zamanlarda
sur içinde her kültürden halklarla beraber yaşadık biz evladım.
o zamanlarda topraklarımıza saldırmaya gücü yeten insanlar yoktu
güclü bir ordumuz vardı
edebi bilgilerimize, bilim ,sanat, matematik, fizik, ve gök bilimciliğine aşınaydı tüm medeniyetler
ve o dönemlerde her dilden ,
her dinden insanların ibadet haneleri yan yanaydı
ezan kiise ve sinagog çanları beraber çalınırdı
o yüzden sur içinde kılık değiştiren düşmanlar
bu birlik beraberliği
ve o güzellikleri gördüklerinde ne yapamaya geldiklerini unutuyordu
yani çocuğum insan oluyordular .
sonrasında yurdumuzu işgal etmeye gelen imparatorluklar oldu
tehcizatları gelişmiş
her şeyini savaşa yatırmış krallar, sultanlar ve hanlar sur diplerine kadar geldiler
art arda savaşlar oldu
git gide yıprandık
hem güç olarak
hem de insanlık olarak ..
ayrışmalar kopuşmalar oldu
düşmanlarımız için kaçınılmaz bir fırsattı bu .
ama biz genede insanlığımızı yitirmedik
onlarca yıl gene birlikte yaşadık başka bir medeniyetle
bizden güçlüydüler
ama dil ve edebiyat olarak bizden daha zayıftırlar
onlarda yıkılınca
başka medeniyetler yurdumuza yerleşmeye başladılar .
ayrılığı gayrılığı yoktu gönüllerimizin
meydan okuduk koca düvele
ve elleri kenetli öldüler o yiğitlerimiz .
şimdi ise bölen para babaları
baba yadigarı topraklarımızı .
kayda geçmemiş babalarımızın duaları
anaların kız ve erkek çocuklarının saçlarını okşamasını
hiç yaşanmamış olarak geçeceklerdi kitaplara...
şimdi pasaport lazım geçmeye karşı yakaya . .
Şervan babasının tarihi bilgilerine hayrandı
bu kadar şeyi nerden biliyor diye geçiyordu içinden
ve gözleri karanlıkta parlıyordu ..
yaşadıkları o güzel günlerde olmayı istiyordu Şervan
defalarca babasının anlatmasını istiyordu
bir kez daha .. bir kez daha
yeter çocuğum diyene kadar anlatmasını istiyordu Şervan . .
amansız bir gecede masum yürekler parçalanacaktı . .
sis perdesi indi tüm yüzlere
beyaz tepe kan revan içinde
kıyamet kavradı kervanı
boylu boyunca yarıldı dağ
eteğinde buram buram barut kokusu
acıyla kıvranarak uzandı büktü boynunu usulca ..
uçaklar ..
her biri birer seri katil
her biri otuz dört cana saldırmış
otuz dört can yoldaşı
otuz dört kanayan yara .
ateş böcekleriydiler
herkes hısım akraba
oluk oluk kanadı kar
vurulmuşlardı can evinden analar
Şervan’ın eli değdi dereye
on yedisinde ya var ya yok
cayır cayır yanmıştı tüm bedeni
kolu bir tarafa , ayağı bir tarafa
param parça bedenler
karlar üzerinde ..
hayat kayıvermişti ellerinden...
Özcan UYSAL 30/12/1993 Şırnak/Uludere doğumlu.
Seyithan ENÇ 30/12/1993 Şırnak/Uludere doğumlu.
Cemal ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu.
Vedat ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu.
Selim ENCU 1973 Şırnak/Uludere doğumlu.
Selahattin ENCU 1995 Şırnak/Uludere doğumlu.
Nadir ALMA 1986 Şırnak/Uludere doğumlu.
Celal ENCU 1986 Şırnak/Uludere doğumlu.
Bilal ENCU
Şirvan ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu.
Nevzat ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu.
Salih ENCU 1993 Şırnak/Uludere doğumlu.
Osman KAPLAN 1980 doğumlu.
Mahsun ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu.
Muhammet ENCU 1998 Şırnak/Uludere doğumlu.
Hüsnü ENCU 1981 Şırnak/Uludere doğumlu.
Savaş ENCU 1997 Şırnak/Uludere doğumlu.
Erkan ENCU 1998 Şırnak/Uludere doğumlu.
Cihan ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu.
Fadıl ENCU 1991 Şırnak/Uludere doğumlu.
Şerafettin ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu.
Hamza ENCU 990 Şırnak/Uludere doğumlu.
Aslan ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu.
M.Ali TOSUN 1987 Şırnak/Uludere doğumlu.
Kimlik bilgileri 21 nolu cenaze ile aynı
Orhan ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu.
Salih ÜREK 1995 Şırnak/Uludere doğumlu.
Yüksel ÜREK 1995 Şırnak/Uludere doğumlu.
Adem ANT 1992 Şırnak/Uludere doğumlu.
Hüseyin ENCU 1991 Şırnak/Uludere doğumlu.
Bedran ENCU 1996 Şırnak/Uludere doğumlu.
Serhat ENCU 1995 Şırnak/Uludere doğumlu.
Şivan ENCU
Abdulselam ENCU Şırnak/Uludere doğumlu.
Aidiyeti bilinmeyen kol ve bacak.
İstanbul ...
Bir kaç gün sonra
Pera’da karnival havası yaşanacaktı
deniz kenarında bulunan
her toprağı tarih
ve asırlar boyunca farklı medeniyetleri sırtında taşımış
yıllara meydan okuyan boğaz şehri
her yıl başı gecesi kendinden utanırcasına masum..
yıl başı bütün büyük kentlerde delicesine kutlandı
sosyete mahallerinde içip içip sızanlar,
arkadaşlarıyla eğlenip yataklara düşenler,
unutulmaz el ele dolaşan sevgililer,
ya da ayrılanlar
yıl başı anlatılamaz iğrençliklerle
ve anlatılamaz eğlencelerle bir şekilde kutlandı..
üşüyenler.. sokaklarda kalanlar.. vurulanlar.. ölenler... ağlayan analar.. parçalanan yürekler.. parçalanan kalpler... parçalanan bedenler..
Roboski..
kalbim artık her gün otuz dörde bölünür
kanar şah damarım
kanar gözlerim her gün yeniden
yakar da yakar ateş topları
toplarım gencecik bedenlerin parçalarını
daha çocuk yaşta
daha gün yaşamamış
günahına ve sevabına kefil olduğum halkın çocuklarının
kanları hala sıcacık akıyor Roboski’de
ve sizi bekliyorlar reddederek ölümü mahşer gününde ..
Renas Tutaste
5.0
100% (4)