Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Renas Tutaste
Renas Tutaste

Zingerilla XVI (16)

Yorum

Zingerilla XVI (16)

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1312

Okunma

Zingerilla XVI (16)



Arkasına bir kez bile dönüp bakmadan yürüyordu ağır ağır ..
Nereye gittiğine dair hiç bir belirti yoktu .
Yürüyordu sadece ,
Dağların koynundan patika yollarına .
Oradan bin bir türden ağaçların aralarından geçerek ,
Dicle’nin koynuna varıyordu .

Mavzerini bir ağaca yaslayıp ,
Gölgesinde serinlenerek ,
Derin bir iç çekişle düşlüyordu ,
Küçük bir su birikintisinde yansıyan yüzüne bakıyordu . .
Yüz hatlarını gözleriyle çiziyor ,
Gözlerinin karasına bakarak .
Sessizdi Ronahi ,
Durgundu .
Küçük su birikintisine gölgesi düşüyordu
Ve gözlerinin kara merceğine yansıyan yüzünün resimi . .

Renas tuvale ince uçlu karakalemiyle çizdiği portreyi tamamlıyordu ..
Radio’da Tuncay Korkmaz’ın, mızıkalı enstürmantal parçası olan ’’Sefiye’nin Kederi’’ çalıyor ,
Yüreğinde kopan amansız fırtılarıyla
Ve karanlıklar içinde kalmış,
Yaralı bir kuş misali çırpınan ruhunun ellerinden kavrayıp ,
Durgun sulara götürüyordu .
Fırçasını tuvalde ağır ağır dolaştırıyordu ,
Karanlık bir profilde ;
Ay’ın şavkıyan ışığı yüz hatlarına değmiş
Renklerin tonlarını veriyordu .
Pencereden odanın içine kadar giren ışıkların kırılma noktasını yakalayarak ,
Cam bir vazoya yansıyan ,
Rengarenk gökkuşağının danslarını çiziyordu .

Karanlıklar ardında kalmış bedenine
Renkler dolana dolana bedenine değiyordu.
Düş nadaslarına akseden Ronahi’yi yeniden tasarlıyordu Renas . .
Gelişi güzel fırçasını renklere daldırarak,
İnce darbelerle,
Saçlarına konaklamış ateş böceklerinin hareketlerine renk veriyordu .
Karanlık odanın içinde aralık bırakılmış bir kapı ,
Kapı aralığından görünen dar bir koridor ve bir ışık düşüyor .
Beton duvarlar çatlak ,
Pencerenin önüne,
Bir çınar ağacının kara gölgesi düşüyor .
Yaprakların uçuşmaları ,
Ateş böcekleri ,
Ay ve yıldızlar
Kendini kaybetmiş bir ressamın yaşam belirtisini anlatır gibiydi resim .

Renas tuvaline ara verip ,
Hayal gölgesini kımıldatıyor ,
İskemlesinden kalkarak .
Masanın üzerinde duran,
Sıcak, orta şekerli kahvesini alarak
Pencerenin kenarına geçti .
Bir yandan kahvesini yudumluyor,
Bir yandan da sokakları izliyordu .
Mezopotamya diyarından ,
Ayağa kalkmış düşleri ,
Renas’ın düş nadaslarına varıyordu .
İçinin en derin yerinden sessiz sedasız geçerek ,
Bir sonsuzluğun içine sığma çabası gibi
Yüreğinin durgun limanlarına sığınıyordu .

Bir ses yayılıyor yüreğine ,
En masumane yanıyla ,
En saf yanıyla, müsade ister gibi sesleniyor ruhuna ,
Aşka da yer var mı ?

Zingerilla patika yollarından geçerek ,
Bir ağacın gövdesine yaslanıp ,
Kırmızı kaplı defterini okşayıp ,
Kara kalemiyle notlarını düşüyordu ince eğik yazısıyla ;

’’ Mezopotamya diyarıma ;
Dağların doruklarından bakarken ,
Ufukları ve ovaları bir başka ,
Yaşamı ve hayatı bir başka görürsün .
Mezopotamya..
Uğruna
Ne öyküler ,
Ne hikayeler yazıldı ,
Ne destanlar anlatıldı .
Yüreğinin derinlerinde kabaran yaşam mücadelesi ,
Ve özgürlük sevdalarıyla ,
Ne türküler yazıldı ve söylendi . .
Şimdi ise terk edilmiş evlerde ,
Yıkık dökök harabeye dönmüş kadim diyarda ,
Geriye kalan sadece düşlerimiz ve yüreğimiz . .
Ordaki çocuklarda ise; hep aklımız kaldı . . ’’

Renas derin bir hasret ,
Derin bir özlem çekiyordu ..
Yüreğinin en koyu karanlığında yanıp tutuşuyordu kadim diyarı ;
Havasını,
Soğuk serin sularını,
Bedenini yakıp kavuran güneşleri ,
Toprağının bağrında biten bin bir türden meyve ağaçlarını .
Yürüdü en sakin yanlarıyla
Adımları korkusuz ,
Bilirdi toprağı Renas’tı o .
Ihlamur kokularının arasından geçerek ,
Gelincik tarlalarına uzanmayı ,
Tozlu yollar ,
Tozlu yollar bilirdi Renas’ı ,
Tanırdı kadim diyarını .
Kaç kez o yollardan takıla dülşe koşturmadı ,
Kaygısız , korkusuz yürürdü hep o tozlu yolarda .
Mezopotamya’nın larcivert karanlığında ,
Gökyüzünün orta yerinde çakılmış ay’ı ,
Ve yanıp sönen yıldızları vardı .
Zaman zaman gökyüzünü seyre daldığında ,
Derin bir nefes alıp, en heyecanlı yanıyla ,
Gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna kayan yıldızları yakalamayı isterdi elleriyle .
Zingerilla gelip yanına uzandığında dilek tutardı ,
Kayan yıldızlar sanki yürğinde toplanırdı ,
Işıl ışıl olurdu Zingerilla .

Yağmurlar yağardı bardaktan su boşalırcasına ,
Çamurluda olsa Cizre’nin yolları ,
Kerpiçli evlerinin damları aksada ,
Evlerin bacaları tüterken ,
Mezopotamya’da gözlerini kamaştıran güneş ,
Hep ısıttı içlerinin soğuk yanlarını ...

Renas Tutaste

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Zingerilla xvı (16) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Zingerilla xvı (16) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Zingerilla XVI (16) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL