0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1312
Okunma
Arkasına bir kez bile dönüp bakmadan yürüyordu ağır ağır ..
Nereye gittiğine dair hiç bir belirti yoktu .
Yürüyordu sadece ,
Dağların koynundan patika yollarına .
Oradan bin bir türden ağaçların aralarından geçerek ,
Dicle’nin koynuna varıyordu .
Mavzerini bir ağaca yaslayıp ,
Gölgesinde serinlenerek ,
Derin bir iç çekişle düşlüyordu ,
Küçük bir su birikintisinde yansıyan yüzüne bakıyordu . .
Yüz hatlarını gözleriyle çiziyor ,
Gözlerinin karasına bakarak .
Sessizdi Ronahi ,
Durgundu .
Küçük su birikintisine gölgesi düşüyordu
Ve gözlerinin kara merceğine yansıyan yüzünün resimi . .
Renas tuvale ince uçlu karakalemiyle çizdiği portreyi tamamlıyordu ..
Radio’da Tuncay Korkmaz’ın, mızıkalı enstürmantal parçası olan ’’Sefiye’nin Kederi’’ çalıyor ,
Yüreğinde kopan amansız fırtılarıyla
Ve karanlıklar içinde kalmış,
Yaralı bir kuş misali çırpınan ruhunun ellerinden kavrayıp ,
Durgun sulara götürüyordu .
Fırçasını tuvalde ağır ağır dolaştırıyordu ,
Karanlık bir profilde ;
Ay’ın şavkıyan ışığı yüz hatlarına değmiş
Renklerin tonlarını veriyordu .
Pencereden odanın içine kadar giren ışıkların kırılma noktasını yakalayarak ,
Cam bir vazoya yansıyan ,
Rengarenk gökkuşağının danslarını çiziyordu .
Karanlıklar ardında kalmış bedenine
Renkler dolana dolana bedenine değiyordu.
Düş nadaslarına akseden Ronahi’yi yeniden tasarlıyordu Renas . .
Gelişi güzel fırçasını renklere daldırarak,
İnce darbelerle,
Saçlarına konaklamış ateş böceklerinin hareketlerine renk veriyordu .
Karanlık odanın içinde aralık bırakılmış bir kapı ,
Kapı aralığından görünen dar bir koridor ve bir ışık düşüyor .
Beton duvarlar çatlak ,
Pencerenin önüne,
Bir çınar ağacının kara gölgesi düşüyor .
Yaprakların uçuşmaları ,
Ateş böcekleri ,
Ay ve yıldızlar
Kendini kaybetmiş bir ressamın yaşam belirtisini anlatır gibiydi resim .
Renas tuvaline ara verip ,
Hayal gölgesini kımıldatıyor ,
İskemlesinden kalkarak .
Masanın üzerinde duran,
Sıcak, orta şekerli kahvesini alarak
Pencerenin kenarına geçti .
Bir yandan kahvesini yudumluyor,
Bir yandan da sokakları izliyordu .
Mezopotamya diyarından ,
Ayağa kalkmış düşleri ,
Renas’ın düş nadaslarına varıyordu .
İçinin en derin yerinden sessiz sedasız geçerek ,
Bir sonsuzluğun içine sığma çabası gibi
Yüreğinin durgun limanlarına sığınıyordu .
Bir ses yayılıyor yüreğine ,
En masumane yanıyla ,
En saf yanıyla, müsade ister gibi sesleniyor ruhuna ,
Aşka da yer var mı ?
Zingerilla patika yollarından geçerek ,
Bir ağacın gövdesine yaslanıp ,
Kırmızı kaplı defterini okşayıp ,
Kara kalemiyle notlarını düşüyordu ince eğik yazısıyla ;
’’ Mezopotamya diyarıma ;
Dağların doruklarından bakarken ,
Ufukları ve ovaları bir başka ,
Yaşamı ve hayatı bir başka görürsün .
Mezopotamya..
Uğruna
Ne öyküler ,
Ne hikayeler yazıldı ,
Ne destanlar anlatıldı .
Yüreğinin derinlerinde kabaran yaşam mücadelesi ,
Ve özgürlük sevdalarıyla ,
Ne türküler yazıldı ve söylendi . .
Şimdi ise terk edilmiş evlerde ,
Yıkık dökök harabeye dönmüş kadim diyarda ,
Geriye kalan sadece düşlerimiz ve yüreğimiz . .
Ordaki çocuklarda ise; hep aklımız kaldı . . ’’
Renas derin bir hasret ,
Derin bir özlem çekiyordu ..
Yüreğinin en koyu karanlığında yanıp tutuşuyordu kadim diyarı ;
Havasını,
Soğuk serin sularını,
Bedenini yakıp kavuran güneşleri ,
Toprağının bağrında biten bin bir türden meyve ağaçlarını .
Yürüdü en sakin yanlarıyla
Adımları korkusuz ,
Bilirdi toprağı Renas’tı o .
Ihlamur kokularının arasından geçerek ,
Gelincik tarlalarına uzanmayı ,
Tozlu yollar ,
Tozlu yollar bilirdi Renas’ı ,
Tanırdı kadim diyarını .
Kaç kez o yollardan takıla dülşe koşturmadı ,
Kaygısız , korkusuz yürürdü hep o tozlu yolarda .
Mezopotamya’nın larcivert karanlığında ,
Gökyüzünün orta yerinde çakılmış ay’ı ,
Ve yanıp sönen yıldızları vardı .
Zaman zaman gökyüzünü seyre daldığında ,
Derin bir nefes alıp, en heyecanlı yanıyla ,
Gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna kayan yıldızları yakalamayı isterdi elleriyle .
Zingerilla gelip yanına uzandığında dilek tutardı ,
Kayan yıldızlar sanki yürğinde toplanırdı ,
Işıl ışıl olurdu Zingerilla .
Yağmurlar yağardı bardaktan su boşalırcasına ,
Çamurluda olsa Cizre’nin yolları ,
Kerpiçli evlerinin damları aksada ,
Evlerin bacaları tüterken ,
Mezopotamya’da gözlerini kamaştıran güneş ,
Hep ısıttı içlerinin soğuk yanlarını ...
Renas Tutaste