1
Yorum
3
Beğeni
4,2
Puan
715
Okunma
’ Bir gün ,
Bir gün , saklandığı yerden doğacak kızıl güneş .
O zaman göreceksiniz ,
Göreceksiniz , ölüm gerçekten yasak olacak Kadim Diyarımda. .’
’ Yüreğinde fırtınalar kopuyordu ,
Öfkeleniyordu ,
Asabiydi Zingerilla .
Rüzgar yüreğinin doğusuna öyle bir esiyordu ki ;
Susuyordu ,
Dingileşiyordu bazen . .
Bazen de öfkesini çıkarmak için ,
Bir ağacın gölgesine gerçer ,
Bağdaş kurup otururdu saatlerce .
Haykırıyordu Zingerilla başını gökyüzüne kaldırarak ,
Gökyüzü bilirdi onu ,
Güneş bilirdi ,
Geceler bilirdi Zingerilla’yı .
Sessizliğin yakasından tutardı ,
İçsel çığlıklarıyla öyle bir haykırıdı ki ;
Gökyüzü öfkelerini dindirmek için,
Yüreğinden savurduğu yakamozları gökyüzüne asardı ,
Ay yüreğine değerdi ,
Yüzünde şavkardı bütün parıltıları .
Hesabını sorardı Zingerilla sessizliğin .
Duyulurdu yüreğinden bir ses ,
Mezopotamya bir başka olurdu ,
Yüreğinde açardı tüm gonca güller .
Tüm renkleri kuşanırdı Mezopotamya ,
Zingerilla’nın ayağının altına sererdi karanfillerini .
Mezopotamya bir hoş olurdu ,
Zingerilla’nın güzelliğini içerdi yudum, yudum Dijle .
Fırat duygulara karışmamak için dolanırdı derin derin ,
Gökyüzü Zingerilla’yı bilirdi ,
Güneş kızıla çalardı ,
Sarı umutlar doğuyordu yüreğinde .
Güneş batıyordu ,
Batmıyordu aslında ,
Geceleri kuşanıyordu .
Batıyordu güneş ,
Tüm kızıllığında umutsuzluklar yok oluyordu Mezopotamya’da .
Zingerilla kerpiçli evinin damına çıkarak ,
Uzun şelale saçlarını önden arkaya doğru topladı .
Ay gökyüzüne tırmandığında ,
Şirin, neşeli bir gülümseyişle ’merhaba’ dedi Zingerilla’nın yüreğine ,
Kara gözleri gülüyordu ,
İçi gülüyordu ,
Önce yüreğinde ,
Sonra yüzünde beliren ay’ın şavkıyan ışığı ,
Yüreğinin ellerinden tutarak ,
Gökyüzüne alıyordu Zingerilla’yı .
Yakamozlar güneş yanığı tenini öptükçe ruhu şavkıyordu ,
Gökyüzüne çıktığında düşlerinde mavi kanatlarını giyerdi ,
Mirza Renas gelirdi dolunaylı gecelerden .
Yanına uzanırdı ,
Saçlarını okşayarak ,
Gözlerinden öperdi .
Varlığıyla geçen saatleri anlamazdı ,
Varlığını düşelediği gecelerde şimdi erkenden bitiyordu .
Umuttu Mirza Renas ,
Karanlık gecelerinde yol gösteren aydınlıktı .
Umuttu gökteki yıldızlar kadar ,
Sonsuzluk gibiydi ,
Ala bildiğine aydınlıktı . . ’
Tablonun hikayesi buydu . .
Ressam tablolarında gerçeklik figürlerini kullanmayı seviyordu
Ve hikayelerini ise altına not düşmeden edemezdi .
Ama bir çok kez portreler yapsada
Zingerilla’ya ayrı bir bağı
Ayrı bir aşk vardı
Ressam tuvali her eline alışında ,
Resimdeki Zingerilla’ya uzun uzun bakardı .
Arkası dönük ,
Arka profili siyahdı ,
Kırmızı elbisesi ,
Sol omuzundan aşağıya doğru sıyrıktı ,
Ve o güzel yüzüyle ,
Geriye doğru bakıyordu .
Gözleri ateşten karaydı
Girdaptı
Sonsuzluğun şerbeti gibiydi .
Ressam parmak uçlarıyla ,
Zingerilla’nın uzun şelale saçlarında dolanıyordu .
Öpüyordu yanağından ,
Gözlerinden ,
O eski günlerde ki gibi . .
Öyle derinden ,
Öyle içten ,
Gözlerini yumuyordu ,
Gözlerinden damla damla yaşlar düşüyordu fırçasına . .
Ressam elindeki tuvali bırakarak ,
Londra’da ki evinin penceresinin önündeki koltuğuna oturdu .
Westminster caddesini izliyordu ,
Sokakları ,
Ağaçları,
Gökyüzünü ,
Gözleri her zaman Piccadilly Circus sokağını atlıyordu .
Ama genede en çok ,
Piccadilly Circus dar sokağına dalıyordu uzun uzun . .
Renas Tutaste
5.0
67% (4)
4.0
17% (1)
1.0
17% (1)