4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1850
Okunma

Herkesten daha cesurdun önceleri
Başın dik geziyordun bozkırlarda
Kış çetindi, ağaçlar çıplaktı, sarkıtlar uzanıyordu
Saçlarının uçurumlarından
Sonra ürkek bir rüzgar yaladı bakışlarını
Omuzların ağırlığını bıraktı boşluğa
Onca yük yağmur gibi boşaldı ellerine
Güneş boğuldu
Ve sen şimdi titrek bir mum alevisin
Bildiğin tek şey hiçbir şey bilmediğindi
Çünkü görünmeyen yüzü vardı dünyanın
Sen siyah derdin ben beyaz
Ve genelde ben haklı çıkardım
Bazen parmak uçlarınla yakalamaya çalışırdın
Huzuru,aşkı ve bilumum mutluluk yalanlarını
Halbuki ben kavrardım, boğardım biraz
Biraz ağlatırdım
Bunalıp göçerlerdi ismimsiz iklimlere
Ama tek taraflı değildi acı çekmek
Her şeyin karşılığı vardı hayatta, bilmezdin
Şafak vakti sancılarla doğarken güne
Gecenin karanlığına hapsederdin nefesini
Güneş boğuldu
Ve sen şimdi gecenin esirisin
Kör topal bir yaşamın
Gözü ayağı olmak ütopyasını kurarken sen
Ben kabullendim engelli hayatın aksak yürüyüşünü
Şah damarı kesilince insanlığın
Zebani bulutlar çökünce yerkürenin üzerine
Ve kan yağmaya başladığında ellerimize
“Düzene karşı koyma” dedin sonra lâl oldun
Halbuki ben bir çocuğun kanında öldüm
Bombalanan şehirlerin duvarlarında ağladım
Ölmeden kendi cenazeni kaldırmak nedir bilir misin
Kefenini dikerken içine çaresiz bakışlar sığdırmak
Tek yürekte bütün umutsuzlukları taşımak…
Sen bilmezsin
Halbuki ben bir çocuğun gülüşünü kokladım
Yılları insanca avutmak için
Ay karanlık
Gece çıplak
Güneş boğuldu
Ve şimdi sen gülüşleri ezen bir zalimin
Topuklarında nasırlaşan hatıraların sancısısın
Beyhude ağlama, kadranı koptu zamanın
Ve
perde kapandı.
Seda YÜKLER
5.0
100% (14)