5
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
2433
Okunma

Ne tuhaftır değil mi
Ciğerlerindeki oksijenin de terk etmemesi seni o gittiğinden beri?
Lafta kaldı işte, tüm sözler gibi…
Göğsünü dayarsın ya
Yağmurlara yeni kanmış topraklara,
Yanağın ıslanır, göz bebeklerin çamurlaşır
Sislenir perdelerin;
Bir karınca geçer ufuk çizginden eli kolu dolu,
Ona bile dur diyemezsin;
Çare/sizsindir işte
Yırtılır gırtlağında son hıçkırık
Bereketten yoksun da değildir hani toprak
Altı insan dolu iyi kötü; üstü desen o hesap
Ellerin dokunur mu dualara
Tırnak aralarına mı dolar sevdiklerimizi sarıp sarmalayan toprak?
Son değildir bu gidiş de,
Ölüm mutlak son, bu yalandan misafirhanede…
Gerçi hakkını verdik sevmek denen meselenin
Üzülme be can, senden ötürü değil
Yaz kış soğuk benim kader çizgili ellerim;
Yokluğundan değil üstümü örtüşüm inceden bir şilteyle,
Siluetinin hayalleri kaplamıyor gecelerimin dağlara bakan kısmını,
Hiçbir şiire değmiyor tek bir saçının ipekten teli;
Nazenin değil artık şiirlerimin finalleri,
Seslenmiyor kondüktörlerin kalkış düdüğünden sana...
Hiçbir otobüs bileti kesilmiyor adımdan adına
Cam kenarına alıyorum her istikamete
Bükük boynumu dolduracak bir senli kokan omuz yok
Ne de olsa…
Teşbihler bir benzetilenden yoksun,
Anlıyorum ki günler intihara teşebbüs ettikçe
Takvimlerden,
Sen yoksun…
Kurulu değil saatlerim
Acelem yok kimselere,
Bakkal Mithat abi de bekleyecek değil ya
Ayın on beşi gelmedi ki, bir kere…
Devri âlemlerde maneviyatım,
İçimde cılız bir sesin baskısı
“Doy/amadım”
Açık yar/alarımdan
Sızdım hep,
Cürmün kadarını dolduramadım
Adaktı sevdam yoluna,
Ben adandım ama sana yar/anamadım yar,
Dilimde kekremsi sensizlik,
Üstüme basıp geçseler
Ayak izin kalsın isterim; ne yalan söyleyeyim...
Gözüme çarpan bir kız çocuğunun annesine sarılışı
Apar topar,
Burnuma takılı kalmış bir kokuyu saklıyor
Yağmurla mühürlü topraklar
Dudaklarından seni kusuyor,
Ölümle başlar kimi zaman aşk’lar…
5.0
100% (10)