3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1827
Okunma

Kemane ağlatıyordu notaları, beşiğinde şarkının
Ben daha çok ağlıyordum; şakırken bülbüller
Kolları arasında sımsıkı; yıllar sonra bulunan
“Aşk” adı altındaki çatının;
Renkleri özlerinde büyütürken güller…
Her bir hücrem sırılsıklam doyuyordu
Aşk’a,
Ne zamanki kanasa kabuğumun altındaki ben
Yaralarıma em’di O zaten…
Sızıyordu çatlaklarımdan dem dem,
Bana insanlığımı hatırlatıyordu ananevi, biraz musiki
Demli bir bardak çayda şeker gibiydi
Tatlandırıyordu hayata dair her şeyi;
Bin bir çocuğu içinde barındıran tertemiz gülümseyişi
Şenlendiriyordu huzur yoksunu geçirilen bir saati…
Madalyonun iki tarafı da oydu,
Ne yana yatsam omuzlarına değiyordu saçlarım,
Ömrüm yettiğince müebbettim ömrüne…
Karda kaysam yine yollarına düşecekti
Sevdam;
Dolacaktım anatomisinin her bir zerresine
İzinsizce…
Köşe başında en çok gittiğimiz yer
Muhallebici,
O en çok kaymaklı kadayıf sever
Bense onu halde izlemeyi…
En büyük mutluluktu onun yavrusunu
Büyütmek içimde;
Onu da büyütürken santim santim sevgimle…
Fasıl yoktu düşlerken birbirimizi,
Fetihlerden ikincisiydi bizimkisi;
Fendini sıvıyordu onsuzluğun afakının,
Kem gözlerden bileceğim neredeyse
Ani gelen basiretsiz bu ayrılığın…
Feshediyordum bugüne bugün
Kanununu aşk’ın;
Onsuz geçen tüm kalıpları hükümsüzdür
Zamanın…
Fire veriyorduk manevi dünyamızdan
Riya çok yaygın,
Aldatılmak sıradan…
Fistanlarımıza çiçekler yerine karalar işleniyordu,
Fos çıkıyordu bildiğimiz tüm dolu destanlar…
Bir bir taşınıyordu konu komşu sandığımız
Yerleşik hayat karşıtı aşk’lar...
Göçebe güneşler doğmamalıydı içimize
Bizler iki dünyalık sevgilere gebeyken
Yürekte...
5.0
100% (8)