0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1388
Okunma

Dalıp uzaklara sevdalar topluyorum
Her biri ayrı bir denizde hücrelerim
Ayakkabımın deliğine gömleğimin yırtığına
Aldırmadan seviyorum
Bulduğum bir kurşun kalemle yazıyorum bunları sana
Dil direniyor kurallarına
Öldürüyorum seni anılarımda
Çiçek koymak için mezarının başına
Anılar aldatıyor bazen
Yer değiştiriyor resimler
Yaşlandık anlaşılan eskidi kimlikte yazılı tarih
Moda oldu şimdi alzheimer mi diyorlar ne?
Herkes ona tutuluyor hafızasız bir yaşam
( Kurşun kalemle çözdüğüm sudokunun orta karesinde
Kavga ediyor durmadan üç rakam )
Ankara’da Büyük Kütüphane’nin önünde
Kurşun kalemden dökülmüş bir aşkı topluyor arkeologlar
Salınıp gidişini
Düzgün kıvrımlı siluetini geriye bırakmayışını seviyorum
Seni nasıl sevdiğimi unutursam ölürüm sanıyorum
Seni öldürdüm demiştim ya
Yalan
İnsan sevdiğini öldürür mü?
Ben kendimi kandırıyorum
Seni hayallerimde büyütüyorum
Kurtuluş parkında çimlerden geçerken
Sen ve ben
Kalbimin park bekçisi tabelayı gösterip
Sen çok büyüksün geçemezsin diyor sana
Ellerinde taşıdığı ağarmış sakalını
Ağacın en uç dalına takıyor Karacaoğlan
Seni kendime nefesim yapıyorum
Sevdikçe içime dolan ”bir avuç gökyüzü”
Şimdi moda herkes klip yapıyor
Reklamlı aşklar kervanında
(Ben hazzetmiyorum öyle
Varlıklılığın deli ettiği insan portresini)
Seni reklamsız seviyorum
İçim zenginleştikçe aşkla, eskiyor giysilerim
Duyarsın diye deliliğimi sakladım kurşun kalemi
Kimselere demedim seni ne deli sevdim
Şimdilerde aranan ne aşk ne de deli sevda
Şimdi herşey para pul
Bende büyük olan sadece yüreğim
Sonradan almadım ben onu
Doğuştan böyle
Yaylada otun yeşiline çiçeğin rengine
Su katılmamıştır
Katışıksızdır burada yaşam
Burada insan katışıksız
Anne baba
Yar katışıksızdır
Kapitalist pazar ekonomisinin buraya girmediği farzolunurdu
İnsan insandan sorulurdu
Ah güzelim
Buralardan tanklar geçmiş
Her gölge bir faili meçhul
Dergi sayfalarından geriye kalan bir tutam kül
Kuşlar konmuyor artık ardıç ağacının dalına
Vebalı bir şehrin
Üryan bekçisi gibi duruyor soyut sevgim
Şehrin ortasında
Sen gerçek değildin
Seni aşkımla var ettim
Ve sen bana kocaman bir yürek verdin
Saçlarının örgüsüne asıp özgürlüğümü
Onu idama mahkum ettim
(Anarşist yaklaşımla ben artık köle miyim?
Neylersin
Her aşkın arkasında deli divane)
Kim daha kurnazdır akşamdan
Yer kürenin güneş görmeyen yerine saklayıp vicdanlarını
Dinlendiriyor kendini, acılara kör
Kurşun kalem beni terketti
Tarih sayfaları arasında bulduğum
Mor tükürük kalemi ile yazmaya devam ediyorum
Kanatıyorum dilimde kalemi
Bütün renkler kırmızı yazıyor
Aşk kaçıyor benden uzağa
Uyanıyor bir şehir rüyalarımda
Kaldırıp uyuyan bütün vicdanları ayağa
Anaları yaz diyor bana
Şiir yazıcı, kelime cambazı
Yaşam nedir?
Kenarında durduğumuz bir uçurum mu?
Umutsuzluk zamanlarının kutsal kitabı
-anaları yaz
-ağıtlarıyla?
-Anaları ağıtlarıyla yaz
‘anaların ağıdı’
Kemiklerinin acısıyla bastır
Kalbinin sızısını
Tırmanırken karanfil yokuşunu
Devrimin en ağır yükü analara düştü
Farkettirmeden taşıdılar onu
İnat mı?
-O biz de var
İnanç mı?
-İnanıyoruz biz çocuklarımıza
Güzel günleri getirecek onlar
Bizler acıları yaşasak da
Katlanılmaz acılara katlandıkça
Büyüdü yüreği anaların
Dillerinde ağıtlarıyla
Büyüdü koca bir şehir oldu
Büyüdü koca bir ülke
Büyüdü
Sığmadı evrene
Bilirsin bu ağıt bitmez
Arjantin’de, Şili’de, Türkiye’de
Mevsimlerin en acı günü, yaprakların dalından düştüğü gündü
Sessiz bir çığlık
Taa derinden
Duyurulmadı düşmana
Öylesine büyüktü ki
Bıraksalardı ağıtlarını
Boğacaktı düşmanı
Elleriyle örttüler üzerlerini
Oğullarının kızlarının
Yüreklerini serip toprak yerine
Buluta savurdular öfkelerini
Büyüdü ağıtlı yürek akamayan sellere karışıp
Akamayan gözyaşları gibi
Fotoğraflar göğüslerde gizli
Anılar hafızalarda
Ha geldi
Ha gelecek
Sarılıp boynuna “anam” diyecek
Üzerine serdiğin yüreğin ellerinde
“Sen ağlama yarın güzel olacak”
Ağıtları anaların rüzgarlara katılır şimdi
Buluta düşmüş öfke misali
Dünyayı dolanır durur
Devrim sözü tutulana dek
5.0
100% (2)