2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1652
Okunma

Uzaklarda gidilecek yerleri
Aşkgili, öpgili
Sevgili
Yerleşim yeraltı şehirlerinde oldugundan
Hatalı yapılarım var
Gemlileri karadan yürütmek olmalı susmalar
Etrak-ı bi idrak (Türkler idraksizdir, arap ata sözü)
Çocukken yogmurda özledigim şeyleri duyardım ben
Selam toprağa, yada evde, geceleyenlere
Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun yerin,
havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşını
yada soluğunu duyduğum yerin ;
Her kazdıkça geceyi şafağı bulmak için
içi kor ateşte yanıyor için için
Zifiri kör karanlık güneşini saklıyorken
Bir gardiyan misali gündüzünü yasaklıyor
Umudumda gözyaşı, ruhumda onmaz ara
sarmasık kadar uzağım körpe sabahlara
Düşlerim yalınayak, yüzümde ay sönüyor
Dünya bir martı gibi başucumda
Kelebekler dönüyor sende
deve çeke çeke, ayran içe içe
Hüzünler demleniyor kısık mum alevinde
Gülüşün nemleniyor evimde
Gökyüzü feryadının ayazında üşüyor
Yıldızlar koşup koşup kirpiğinden düşüyor habire
Sandallar terk ediyor sevda denizlerini
Kuytularda bırakıp en saklı gizlerini
Mevsimler buruk şimdi, pus tuttu gönül dağı
Yalnızlığın koynunda asırlardır tutsağım
İçimdeki çocuğu artık avutmuyorum
Saçını okşamıyor elini tutmuyorum
Ağladıkça ağlasın, kanadıkça kanasın
sen ki gülheptan
Duvarda bir resmin var bu sırdan tek yadigâr
Dudağın gül bahçesi, saçların hırçın hırçın rüzgâr
Bana bakıyor sanki o manalı gözlerin
Bakışın kahrın kadar, hüsranın kadar derin
yokluğun perişanlık
Mutsuzluğun ebedi, tebessüm gözlü yar
Ne gündüzden haber var, ne güneşten merhaba
Ekin doğruyorum ekin
inadına harmanın
Geçiyorum yollarında kirazlar
ilkbahar gözlü yollar
Nikahsız cemreler
Bir yitik eşrafında amcalar
Baksana şimdi yeşil gölgeye
Odun taşırlar kelebekler tarlaya
Ekin, ekilmiş anadır
Yastığımın altında kirazlar
Gonca güze koşulmus yar !
Toprak dur !
Hele yırtılma dur
Ekin ekiyorum ekin
Ellerinde tırpanlar
Ekilmiş ne varsa yerin
altında hoş geldin var
Bir güz akşamıydı
Seversin sen karanlığı
Akşam akşam namazlığı
Kekliğin telindeki sabah aydınlığı
bu meşe agaçları ki sırtında taşıdığın beni
Öleceksen memleketimin bütün hasretlerinde
Rüzgara karşı yaşayan kadın
Yetişecek kalabalıklar kırmızı elma
Cebimde ellerini öpmüş ellerim var
Yigidin arkası yokuş olmaz derdin
Önümü gösteren kiblegâh
Gitme dur!
garez besleme kafeine
eş zamanlı olmaz sancılar
güneş kadar sarıcı değil her şey
aşırı tabakalardan kaynaklı dış basıncı var
nakkaş eşraftı boynuna
kutup kutup yanlızlıklarının
azın çoğuna tek yandan
bir takıntının ağırlığından
yüzüme bakan bir inkardan
bütün gece ilhamlar aldım.
agaç yüreği taşısaydınya
dökülmezdin yurdundan
vataan vatan!!!!:
hiçlik bazen
sensizdik hep
o hep aynı iklim ki
gerek yok iç doldurur.
dil bazen suya belenir
bazen kıvrımları vardır rakının
tanıdığımız er kişi
en az bi ton adam öldürmüştür
tümden gelinirse bu kokan bi gerçektir
görmezden gelinir.
insan olgun sanıyor kendini,
oysa olgun, ham sanıyor kendini,
belki sen terör mahsulüsün,
belki ben asker meyvesi,
sen sktiret doğsun diye de doğurulmuş olabilirsin,
ya ben sanki, adet yerini bulsun diye mi ?.
bir temizlikçi beyni ile
yaşasan bu umarsız hayatı
kimine kaç bucak kimine kaç tomruk edersin
artık anlar olursun,
kelimelerimin altındaki anlamı.
rahatlıkla anlarsın aslında,
azıcık zorlasan
teleferik bir duygu değildir
iyi bak ilk harflere
hiç,
kekremsi su yolu eşliğinde
dans ettin mi kuzgunlarla
beynindeki dizginleri ne yaptın
boş harflere baksana...
sırılsıklamdı gece
bir nahos çıglık yukseldi ayla beraber
tan agardı
kan morardı
sevişmelerden geliyorum mezarlardan
hattuşaş dediğinde hep dudakların
kıvrımlar bezedi eteğimin kenarına
kendimizi yedik biz.
hoşlanmıyorsun galiba karmaşadan
fahrenayt ile kevgir gibi
baz aldım bir edepsizlikten
birtakım kurların yanlızlıgından haz aldım ben
çeyiz düzmem gerekirdi,
mantıklı olunursa çözerdi ibrahim
ama ya kaprisli ise ismail!
küstü bünyemin çiçekleri
sen ve kıvrımlarında yatan yaz
kaça kaçtın kaça uçtun ispanyolca?
seyrek bir halin oluşmuş,
ben metafordan sevdim seni
usanmaz gecenin yalnızlığından
köpek olsan anlardın
kırdınmı kapının kolunu?
sonsuzluğun eşiğiyle taşıdın mı telini
varmı sopası belleklerinin
sardınmı yoksa anılarını
kuduzdu yıldızlarının hepsi
namussuz bir boşluğa saldım yanımı
yıldızlar gibi parıldadı göğün yüzü
doğa ve toprağın güneş tadında
alazın eş zamanlı tüm türevleri
boynunu büktü ansızın veyselin sözü
bazı yollar eskir
Güzelligin on para etmez
sayıştay kararı gibisin,
sinsice geliyorsun
bazı yanların tümseğe dogru
konuçlanmak incir üssüne vatanın
karaciğer sancısı kadar sulak
bir o kadar topaç yanlısı yurdumun
kurgularından vazgeçsene.
eski vagonlar
trigonometri kadar uzak bana
şeyh ül vesselam kırması alyanak
omzumda duran karşıdışların
feci ikilemdir yazın
hiç endamın kaçar oldu mu ?
yazın ne zaman senin.
enderun keşfi kadında
kalbin topagı erkeğe
hazreti ali kılıcı bende
ve bir takım sentezleri kadîrde
bin defa söyledim
betimlemelerini yorgana sürme diye.
kaçtı çayımın sekeri
bir ara anlatırım
nasıl sürtündüğümü yollara
arşın nedir?
nasıl morarır yollar?
fevri midir yollar yoksa
ardında yatan noter midir iç çekişlerinin.
gaz yağı döküp süpürdüm yolları
kaşık daldırsam hazlarına
bir takım notaların gelişine
dem vurmaktan başka nedir?
kısa adımlara dem vuran
ışık hüzmeleri sancıdı
sokak lambaları eğilirdi saygıdan
tanrı olsan kaç yazar
çöl gibi yatanların üzerinde gölgelerim
tecimsel tüm sanrılarını
kusup gittin bahara
çiçek bile tohumuna yeşerir,
boylu boyunca sereserpe üzülen
bavulunda arzuya ait tüm incileri
bir çırpıda yedi sansar benzeri küçük adam
açıkta kalan yedi adet kurabiye
susuz mamullerden tiksinen ben
açıklamalarına maruz kalan biriyim,
nice tekilgen ikilemlerin
bir numarasında böcek var.
üşüyen tüm türklerin
sokak çığlığında yatan ışıkların
hakkını savunan kim
5.0
100% (2)