1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1278
Okunma

Sövülmüs peygamberler gibiyiz
En yadsınamaz tanrılar
Masada bir parazit olarak
Ve bir kaç korkunç Krezüs,
Yaslı cinlere layık vassal
Sövüyor sevdiğime
Ve seviyor sövdüğümü
bir yabancı gibi yollara
Sesindeki nakış
Alnının çizgileri yanlız bir bakış
eskiden olduğu gibi
veya kapatmış defterleri
gözleri kömür karası
Garip bir umut yabancı
emniyetsiz odalarda
Tanımadan anladığın
Yolların kavşağında
bakıyorum kapılarına evlerin
sırasıyla geçiyorum
ama şu bahçe yokmu
sanki seni ekmişlar içine
Bir koku kapıdan dağılıveriyor bütün caddeye
Kalakalıyor orada her şey öylesine
yalnızlık işte başka birşey değil
oynuyor bir kaç film var içimde
Zaten şu Kemal Sunal yokmu?
hiç bir şey bu kadar dokunmuyor yüreğime
ve artık
üzüm gözlerin akşamdan taralı
zülfün yine karma karışık
alnında bir unutulmuşluk
Yumar gözlerini karanlıkta
gözkapaklarının
kırmızı yaprakları altında
Bırakır kendini karanlığa
kendi etinde ölü
kendi yüreğinde misafir
akşam o mor şimşek
kamaştırır gözlerini yine
akşam ışığı
körfezde gölgeli
koyaklar arasında
O sıvı karanlığında uykunun
ıslatır çıplaklığını
kıyıya kimbilir kimin bıraktığı gövdeni
o köpük dantelli umut
Sonsuz kadın,
yitirir kendini
kendi benliğinin sonsuzluğunda,
bir başka denizle buluşan
bir tutam ırmak gibi
unutur kendini yeniden
Dudaklar, öpüşler,
aşk, hep yeniden başlar
o ölümsüz,
o yalın unutuşlar
gecenin kızlarıdır yıldızlar
Gözlerin uykusuz bir yalnızlık
Yaldır yaldır akşamlar
Kaldır başını göğe
Sabah ilk gördüğün aydınlıkta
Göz ve gönül aydınlatan
O gök kavisli muştuya
Yeniden başlıyor hayat
Yaşıyorsun ! sabret !
başlıyor işte yeni bir macera
Nedamet değil, sitemim
Kalbimin düştüğü karanlık uçurumların
bir kurşuni ufukta kasvetli bir dünya
korku ve küfür gecesinin gezdiği bir denizde;
sessizce salınırken riyam
yıkıldı kaçak yapılarım
demirden, tuğladan, insanlıktan, uykudan çalmalarım
diğerlerinin hepsi kaçak
rakı tek nikahlı karım !
altı aydır ıssız gezinen bir güneş üstümüzde,
Ve diğer altı ayı toprağın gecesinde geçiren
kutuplar kadar çıplak bir ülkeyim
ne hayvan, ne dere, nede yeşildeyim
Oysa daha korkunç ne olabilirki dünyada
Güneşin buzlu soğuk zulmünden
Ve bu sonsuz gecede antik bir trajedi canlanır
gıpta ediyorum en vahşi hayvanlara
ki naif bir uykuya dalabiliyorlar
zamanın çatısının çivileri yavaşça çıkarken
Sis ve yağmurda boguluyor gözlerim
Ve sen çalmaktasın hala kamyondan
Çimentodan, demirden, battaniyeden
en son kış, çamura bulanmış sonbahar,
uyuyan hareketsiz sezonlara methiyeler hazırlıyorum
simdi dolanır beynime sıcacık bir şal
Bir puslu kefen belli belirsiz bir mezar
Soğuk güney rüzgarının oyun alanı bu nazar
Uzun boğuk geceler boyunca paslanan kibleler,
Ilık bir canlanmada ruhumda yeniden
bir kuzgun kanadını genişçe açarken
düşüyor hissi içime yenik bir baharın
Hiçbir şey cenaze dolu bir yürek kadar dingin ve sükûn
Ve ilk bitki soyundan bu yana kadar uzun
O soluk mevsimler, iklimlerin en güzeli çayirmelikesi, saraypatisi
soluk gölgelerimizin ebedi yüzü,
eger yanlızca aysız bir gecede iki kişiyse
kaçak olarak uyutmaktadır ağrısını ayakta
ikiz aynalarda gördüğü bir derin karanlıkta
5.0
100% (2)