0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1301
Okunma

söyle bana, uçmak istiyormu kalbin bazen
fahiş bir şehrin kara okyanusundan uzağa
Mavi, açık, derin ve bakir
Başka bir gök kubbenin ihtişamlı parıltılarına
Deniz, uçsuz bucaksız deniz ;
emegimiz
boğuk seslerin şarkısı ve şeytan deniz,
büyük bir göç vakti bir yunus vokalisti
sallanan ellerin iki yüzlü ninnisi ;
sular la gidenler uçuyorlar adeta
Uzağa hep uzağa, daha uzağa
Burada çamur gözyaşlarından yapılır
mümkünmü bazen kalbi denizin
vicdan azabından uzak cürüm diyebilirmi ?
uzak olduğundan ki parfümü cennetin
her şeyin aşk ve sefa olduğu berrak gökyüzü
Sevilen her şeyin sevmeye layık olduğu yerin,
Kalbinin boğuldugu saf şehvetin
Ama çocuksu aşkların yeşil cenneti
Kaşuşturmaları öpücüklerin ve çiçeklerin
Tepelerin ardında titreşen kemanların,
Ormanda akşam şarap testileri ile,
ama çocuksu sevişmelerin
ve hikayesi kayalara tırmanan sarmaşık güllerinin
masum cennetin sinsi zevkleri
Hindistan ve Çin kadar uzaktamısın
Eğer çığlıklarımızla çağırsak
Ve canlandırsak yeniden camekan seslerimizden
Dönermisin geriye hatıralarımızdan ?
Bir geçmiste bitti geleceğim
Bu “yazıyı” yanlış yazdım ;
Ben küçükken tanrıydım !
Geceler nefessiz sevgili, susar gibi kelimeleri
Hep içine çeker, karbonmonoksit geceleri
Tütün yutmak toprak sağırmak
Köz büyür yangında sevgili.
Bilirmisin
Çiçeklerin gözleri, elleri vardır
Her gün açılırlar göğe
inatla büyüyen çocuklara
içinde kelimeler
Sessiz ırgalanan
Gül açar kırmızıdan
Yangın, kızgın !
karşı apartmanda Noël baba bekleniyor
bizim evde hırsız
çiçek kurdu
bir kene edasıyla zaman
mekandan ıraklaşıyorken
Adam kendi eliyle kurar darağacını
Ve sonrasızlığın ipiyle asılır herkes
Tütsü dumanından sararmış geçmiş
Her vücut kendi ruhunu asarmış
iki kol iki bacak
inat gibi bu hayat böyle yaşanacak
geceler var korkuyla beslenecek
Gülüşler var ütülenip dolaplara asılacak
Bir ırmak gibi akarken gecelere
Her sabah takılır ayaklarımın peşine
Her gece çeker beni sinesine ;
Yukarıda asrını doldurmuş bir güneş
ve aşağıda
geceyi yutan yanlızlık
kutuplar gibi çıplak bir ülke
Ne kuş, ne dere, ne ağaç
Sehrimin hayaletleri bile aç
hayal gücünü aşan sarkaç
buz güneşinin soğuk zulmünde
kabus gibi geniş bir ülke
çıyanların gıpta ettigi kene
vasat emiyor zamanı
tembel uykudaki saat
vakitsiz yumak gibi çözülürken sırrı ;
parıldayan gözlerin yörük abidesi
çocuklarını sırtına vururken kabilesi
dizinde uyutur sesleri
verimli göğüslerinin
sarpa sarmış yollarının
ne haram ne helâl bilmeyen nesli ;
uzakta köhneyen alınları
vagonlara yığılı yeşil ırmak çocukları
gökyüzünün gözleri gibi uykulu yürüyüşte
yorgun bir sevdanın sürgünü sanki
eritir kayaları
kum taneciklerinin döndürdüğü zaman
tekrardan nakaratı geçiyor sazdan
bereketlenir çarşamba ovaları
yeşil kubbelerin
tanıdık yolların karanlık ayakları
kurşuni bir ufuk kasvetli gemi
korkulu gecede bile yüzebilen
geçen her trenden
geriye umut deren
nereden geçer ayın
tarlada tütün
çelik vardır çelik
yolarda puslanan
yanlızlığına inat
sığınabilmeli bir çocuk
5.0
100% (2)