7
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
2560
Okunma

Bir türkü ağla bana
Çiğ dudağından
Çimen yeşili….
Ya da bir mum alevi yan
Yıldızların ardından
Telli turna mahmurluğunda...
Sözcüğün gölgesiyim duvar diplerinde
Bilincini yitirmiş yersiz gülümseyişim
Çoban ateşiyim dağ başlarında
Kepir ayrılıklara bulut taşıyan
Taş merdivenlerde esen rüzgârım
Yüzümün mezara bakan penceresinde
Pusatsız bir soruyum
“bir veda havasında” eğilir alın yazım
Ömrümün buhurdan sürgününe…
Bana bir türkü söyle ay doğmadan yüzüme
Dönüşmeden gözyaşım siyah sulara
Ana eteklerinden bit taş vur yüreğime -ölüme yıllardır ağıtlanan usulden-
Korkuyla çoğalırken ıslıklarımız
Çığlıkları örselesin rüzgârın gürleyişi
Yılan gibi kıvrılan ırmak boylarından
Adres değiştirsin boz bulanık masallar
Kerpiç evlerin dudağında nem olsun bir katre sevinç
Boğmadan hünerli ellerimizle umutları
Konuk olmasın kimse karanfil ülkesinde …
Bana bir türkü sus edip
Namlusunda gül olsun
Körpe kirpiklerinden bahset küçücük çocukların
Gökyüzü tıkanmasın deli mavi boğazımıza
Sırtıyla hiçlemesin hiç kimse
Kimseleri
Taşımasın zaman paramparça kadranını göğsünde
Gün olsun edip
İnce sazdan dökülsün şahdamarıma derman derman
Gülsün gözleri yedi renk çocukların
Geceyi arkama aldım edip
Yıldızlar onurlu bakıyor hâlâ
Durma bir türkü sus
Işık ışık bir gülüş
Gökyüzü incelikli
Kardeş mavi …
Farkımız olsun bir mızrap içtenlikli...
Hazal karadağ