4
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1588
Okunma

yosun ve iskelet
bakışımdan uzayan
gergin akşam üstünde
birkaç rüzgar kıpırtısıyla
-sokakta kalmış şarkılar da avunur
sebepli-
ve yalımında güneşin
sabırsız kanatlarında
yorgun akbabaların
uzun iri koyu saçlarında
yatısız
yarasıyla sevinen
- sebepsiz-
küçücük, avuç içi kadar bir oda,
çamlar arasında kuytu bir yeşilliğin ortasında;
sakinleri yok henüz,
mevsim, erken bir yayla vakti.
Başka ?
-bir sığınma isteği aniden-
güneş yol boyu peşimizden koşup yorulmuş,
sakince çekiliyor yamaçların ardına.
el ele yürüyoruz çimenli patikayı;
papatyalar açmış toprak damında o evin.
Bakıyorum : sen ağlıyorsun hala ?
ellerin papatyalar gibi narin oysa,
yüzün gülüyor boğuk yemyeşil çayırlar gibi.
eğilip giriyoruz evin kapısından;
kıştan kalmışlığını mazur görmemek imkansız.
kıyıda bir döşek;
açıp yayıyoruz, dolduruyoruz odayı boylu boyunca.
güneşin kızılı süzülüyor kapının altından,
çam ve ardıç kokularıyla sarmaş dolaş…
yan yana uzanıyoruz usulca,
aheste bir uyku süzülüyor aramıza;
öpmekle sarılmak arasında tedirgin,
gözlerinin çatalına yenik düşüyor masalsı …arzu
başka ?
-yitire yitire
ikimiz kaldık
geriye;
kaybede kaybede
bulduk
yitirdiklerimizi.. de
ikimiz de;
böldük iki’ye ikimizi-
başka?
-bir nar gibi saçıldı mahremiyetimiz ortaya-
daha başka?
Kaderle ilgili düşüncelerini merak ediyorum
bir de kuşlar nasıl konumlanır maslak center’in camlarına;
camı silen o kadında olmasa bu hayatta,
güneş gözlükleri yetmeyecek dünyanı aydınlatmaya.
bir de şunu meraklandım çocuk ayrıca;
ege’de bağbozumunda sevişen iki karınca mı önemsenir
salkımlarca,
yoksa boğaz köprüsünden aşağı sallanan bir adam mı
balıklar tarafından?
yine de seviyorum gemileri
şarabın içinde sallanan tıpa gibi.
başka?
-bir susma isteği-
daha?
evlatlık alınmış bu acı, bu aşk -inince-
ömrümün ekmeğine sürdüğüm
bi çay kaşığı bal gözlerin
unutturur ekmek kuyruğundan aldığımız payı;
şu dilenci ellerimiz, emeğimiz de olmasa.
evsiz barksızım yanında sessiz bir gecekondu
varoş kaldırımında yürüdüğün kokun ayaklarımda
beklemeyi dolanıyorum yalnızca.
kirli paslı yüzüm
kadın sesi, anne yüzü, ezan gibi
çağırır cevapsızlığını tan kızılı
aşk bir tereddüttür sevgili,
kaldırıma çıkmış bir araba
yada.
daha?
…
daha başka?
kaldım kamyoncu yol üstü lokantasının
bozuk lambasıyla başbaşa.
konuştukça orospu telaşsızlığını
anladım ki hayat üstü örtülmüş bir yara.
konuştukça bu sonuçsuzluk
başlangıç sessizdi oysa
diyorum lambaya.
amaç unutmaksa çamurlukların gürültüsünü
tebessümlü bir çorba üstü kekiği hatırlatır
dolandığın dağları.
ve hayat, anlatıp anlamamaksa
ve unutmaksa anlatıp anladığını
para üstü alır gibidir ellerin ceplerinde;
yada hesap ödüyorsun tedavülden kalkmış
’o’na bi zaman değmiş parmak uçların..la
daha başka?
bildiğim şeylerle yanılıyorum hep,
şey dediğim nesnelerle yaşıyorum bi hiçliği,
dediğim herşey kendimi kandırdığım sürece doğru,
herşey benimle anlamsız bu yüzden;
benimle herşey bilmece,
hiç bir şey dememiş oluyorum böylece.
Ee Başka ?
ellerinin;
ortası var biliyorum güvenli
beyaz bir kekliğin dağdan iner gibi
ovaya.
Ellerin ;
boğaz köprüsü olabilirmi sence?
iki ruhu bir araya gelemeyen
iki aç kıtaya.
bu kadar. işte?
5.0
100% (2)