13
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
1931
Okunma

//Ey ilk dokunuş! nerede sapları koparılmış günlerin en hüzzam -şiiri?//
//Ey ilk sokuluş! geber parçalanmış mâverânın üryan çöllerinde bir gece//
//Ey tanımsız sonsuzluk!//
//Ey isyan! savur salyalı bir hayvan gibi duyduğum dehşetini!//
Ey köşeler
sonsuz kat sakinleri!
rengini almamış anlam alacası
başağımsı buğday sevgi dolu
doğulan güzellik ılgıt ılgıt akan
kuğuların süzüldüğü
gece yarısı
özsu gibi mâi gök
-mâverâ- ateşin kokusu
kendi ruhu gerilir
göğün üstünde
varoşlara çıkartılan
düşsel kareler yerleşmiş
keskin kuşun kanadına
uzun kinli ruhlar sesin ağırlığı
iç varlığın dışarı;
kendi açığına sürüklendiği
çok şeyin başlangıcı
kendi varlığına koyulan
sessiz sağanak
üstünden çekirge bulutları geçmiş
yağmalanmış bozkırlar
çıban başı tomurcuğa durmuş
duydum susuşunu
susuşun kan gibi çağırdığını
çok şey başlangıç
çok şey dokunulmaksa
kendi çeperini döven bir topuz
bir topuz tanımsızın örtük adıysa
gemsiz süvariler gün doğuşu uçuşu kıvılcımlıyor
göğün üstünde korkuyla dolanıyor ruh
-insan dudaklarda kanıyor-
sokul insanlığın simsiyah şiiri
insan yeter
zulümdür doğası bütün putların.