18
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
5357
Okunma

Şehr-i İstanbul da öksüzüm
bahtım dağınık
tebessüm seddülbahir
mor arzulara taşınıyor hayallerim
naçar kalıyorum esiyor rüzgâr
mevsim değişirse
uçacak kırlangıçlar
ey tutkunu olduğum ay!
göklere baktığım uyku
bana uğuldayan ilk rüyâ
saklambaç oynadığım yıldızları
çalıyorum tek tek
yâr gibi
ey yarı gece
akbahtımın ışık aldığı yere
demir atan korku
martılar süzülür yakamoz yakamoz
fecri beklerim
İstanbul akşamlarının
kollarında
ey kendini bağlayan büyü!
kalbimin önünde
domur domur filizlenen
sedleri yıkamam
alnımdan süzülür bulut
ağlayamam ardı sıra
aylardan temmuz
kerahat vakti
berrak bir dille
İstanbul gecelerine
yokluğunu anlatıyorum
dediki;
güneşin en ölgün saati tüt göğe öp alnını şafağa kadar
diriliyorum seni
birdenbire
ey yâr!
öp kanatlarımı
dokunduğunda
kıyamda güllere bezeniyor
dilimdeki besmele yüklü yeminler,
bulutlar peşimden
âmin diyip dağılıyor
köpüktenmiş ruhum
kendini doğurup
dizlerinin dibinde
yüreğinle doluyor boşluğum
bu şehir hayatımı ezberden okuyor
sen dirimin aynası
şiirler buğu
siliyorum sevildikçe çoğalan gizi
kanıma karışıyor yakutlu cismin
kapkara cehenneme
kırlangıç kanadıyla geliyor
yüreğimde
intahara dönüşüyor
birkaç damla su
ey direnişimi duymayan ecel!
çırpınarak vurma yüzüme
aklıma gelmesin varlığın
mülkümün önü buz tutmasın
üşüyorum çağırma
ansızın çıkıp gelinmiyor
mevsim yâr sıcağı hâlâ.