0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2103
Okunma
Râfia - İsnâ Aşera
Benim, gaddar ilhamın elinde ki yek esir
Ciğerlerimi okşamakta sur misali nefesin
hortlamakta esefim günü geceye boğdun
Şu ışıl ışıl afitabın alnında ki lekesin...
Pislenmekte vebalim erimekte saçaklarım
Bu yola baş koyduk derdimiz değil saç akları
Dert dedikleri bu ise tugay tugay gönder Rabbim
Alış bünye, çektiklerimin yansıması yüz hatlarım.
Nisanın şefkatiyle ıslandık zinhar kurumam
Göz aldırmaz, seğirmez alışıktır bu duruma.
Gitmek lazım huyuna, yoksa sonu sonsuz
Yaptırımı fercam, canım burnumla burun buruna
Tek derdiniz barem basamaklarını ibaret aşmaktan
Gizlimi saklı eder ele ipek nakışlı yaşmaklar
Sevgin içimde taşmakta, kendi içimde boğulucam
Bu ay bir ben doğuracak anası sel babası yaşlaktan.
Yaşlanıyoruz, belirginleştik bir yıl daha
Kimisi var on beş’ de kül, kimisi altmışında ham.
Akıl ile yaşı akladık, yaşın bu aklı hakladı
Tezat gitme bu yolda ne başı nâr tutar ne genzi har.
Zifirin her tonunu bileklerime doladım
Aşk gözümden damladı yanağımı ala boyadı
Bilemiyorum, bilmiyordun bilemediğimizle kaldık
Deryalarına manam, zuhur ettiklerine toy adım.
Kanlı gözler de ki pırtılaşmış hayaldesin
Serabı zevk eyler öğle vakti bir hoş nesim.
Kaybolduk ne bir iz, ne bir ses, ne bir leş
Kokunu dahi alsam gelirim vav’ın soluğunu kesip.
Seni aramak her gün içtima-i zennelerde
Çıkmaz oldu garip bülbül dut yediği mahsenlerden
Bana ahbap aşkının tükendiği yerden bahset erdem
Güzelliğin kadehlerde yıllanırken ahsenler pert.
Işık saçar oldu gönül acıyla kalaylanmakta
Genzin usanmadı kömür kokumu alaya almaktan
Peçesi açık afitap, işte mavi kıvrımlarıyla tan
Aşk Allah’a emanet, ellerine neşe tasa ve gam.
İthaf ettiğin her yoldan itirazen dön gene
Malumatın zembereği, maruzatım dönmemen
Kibriyan lütuf olur, gözlerime rütu tonu..
sözlerime mecâl olup ebediyyen sönmesen ?
Birbirinin ardı ardına zelzeleler
Ne kist dayanır ne şaft çetin engebene
bir çığlık misal kulakları yırtarcasına nidam
bir cenin misali suskun ve meftun ellerine
yanar başım, günaha davet kıvrımlar
dinen fasıl çakralarıma kıyıldı dırdırla
fani dünyanın fani mahlukatıyız
geç bulmuşken lüzumu yok geçirmek hür gırla.
Yorgun gözlerimde hayalin altı köşeli
altı köşesine altın vari algı döşedim
Alnımın kâr, gözlerimin nur
Bronşlarıma surur bilhassa mah-i taht’ı döşenik
Vuslat nesimi kulak zarını çınlatırken abesten
aşka medet eyle burada gövdeler çift kafes tek
bir farkı yok içimden duman dahi kaçıyorsa
bir farkım yok evet sonsuzluğa ölüm değil kafes ten.
Sinirlerim hâlâ koruyorken heybetini
Aklı halim gitmeli, bu yolda dolu heybe ilim.
Küfrün vebale, omzun metanete faydası yok
Sık dişini dahilinde kalemi yahut bileyle dili.
Gözünde dağlayan mı pirdir ağlayan mı?
bu sahifeler zifire karalar bağlayanmış.
Yandık yahu affet, gel insaf eyle
İçimi önüne sermişken ikametin ağla, yan mı?
On iki nerede yazıldı sanıyorsun? dört duvar arasında mı?
zincirlerimi kırmakta, kopuk başın darısındayım..
siyah beyaz karelerde gülümsemekte bir âmâ
tüm bu yaşanmışlıkların gölgesinde denize sıfır mübalâm..
Ezan-ı Şeriflere bocalı uykusuzluğum
Davete icabet etmediğinden canın huzursuzluğu
Gün 24 altın, vaktin arşın eylem ziyan..
Kor ateşlerde bir yan, göreceksin kusursuzluğu.
Ateşin cama aşkı her gün farklı biçimde
Topladım tası tarağımı evvel zaman içinden
Aşkın tama için ise gel eyleme..
Ya haşre sebep veren ikab neşre mağlup bir çimse ?
Tüken, gözlerimde bit artık aşk hamla
yer yurt meçhul, düğüm boğazıma aş kamdan
Söküp attım içimden gelip geçmişini
Ziyadesinde bu aciz muma ateşten şamdanlar.
Saftan çıkan ayaklarıma kadri kâfi
Ve belki tabanlarıma katmer ahı dahi hafif
Avucumda birik, kana kana aşka susadım
İlmin diline lâl, bülbülünkine lisan-ı hafi
Muzdariplerin ayaklar altında ezilen vicdanları
Çizikler içinde göğüs kafesim ve belki hicran yarım
Kırıldı fincan yürek.. Kurudu telvem, dilek
Çatlamış kabıma aş ol, zemherin ardından sarı.
Ekin boyu ümitlerin hasat vakti hasbihâli
Dileklerime boca ettim şafak vakti has bir amin
Bir elim toprağa, bir elim semaya
Sesleri selaya dönük mağfiretini bahşet malik.
Ayın git geline kavi dirmil direk bileklerim
Şu serhad misal göğsümün çapına eşit dilekleri
bi renk verin, sinemi kavursun direncimi kırsın
bi set verin gece gündüz dura bileceğim pineklenip
Kini mahza döküp demirledik pis bir koya
Lafların lahzı açtı bayağı perçinlenmiş foyan
Çözdüm ilmek ilmek seni, bağlayana aşk olsun
Birden bire aşk ol şu duvarları beynimle boya
Sararmış günlerim, çözülme bağım aheste
hesaba ramak kala neye fayda ah etsen
toz duman buralar, göz özü görmüyor
Mağfiretine dalar mıyım okyanusuna bab eksem ?
5.0
100% (2)