4
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1464
Okunma

" Her okuduğum kelimesine borçlandığım "son nokta" adlı şiire devam olsun" düşünüşüm üzerine" .../
../
Ölüdeniz dalgalanıyor yirmi beşine yaslanmış yaşımın kıyılarında
Zehirleniştesi ve aydınlanışlara uyanacağımızın sabahında
Yüzüm sana gözlerin bana/ dönüyor…
Öykünüyorum çiçek koklamalarına
Sonra
Ölelim mi diye soruyorum Ogata ya
“Ölelim” diyor çoktan öldüğüm yaşamın kanlı alınyazısında
“Ölelim”
Önce doğuşa doydu çığlık saatleri durun derken daha da kaçışarak
Bizim bir öykümüz yok muydu binyıldır yaşanan
Hissedemediğimiz rüyalarımız ve toy omuzlarımız
Üstlerinden kayan çığlık kuşları sürümüz/ çok mu hafifti o tartıda
Kaşlarını döküyor terden ruhuma yoktu derken
Kim bilir belki de vardı / yarım ağızla
Kumsalına özgürlüğümü işlemişler bir günah çıkışında
Cennet okyanusunun /
Kaçışlarımın beli kırılırken korsan sabahlara
Göğe bulanmış hüznüm alnımın yuvarlağından/
Çizgilerinin kopuk silinişlerinden
Sayıklanmış bir dünyanın bıraktığı uçuk izinden notasızlığa basarak
Kulakların şenliğine düşebilir miyiz
Mucizelerden
Koruluğumuzun yakılışlarına susup o is kokusunda tekrar büyüyebilir miyiz
Endişe etmeden, geleceği taklit etmeden
Ve sen burnunu olduğu gibi kabullenir misin kaderinin
Karambole gidiyorum tüm dünya acı /siyah
Alkış topallıyor önümden sesi tatlı doğan gibi /yeşil
Kopuyor yüzümün çeşme başları bedenine hayatımızın /beyaz
Tüten kamışların kokularına karışırken
Savaş
Heykellerin utancıyla yalaşırken
Seviş
Koca ruhlu Ogata!
Savaşın a seviş e elim mi
Kızıl sardunyaların susuz büyüyüşleri arasında/ çıplak kala kala- koşalım mı
-II-
Düşlerdeki
Tüm teller şimdi benim duyuyor musunuz bestekârları öteleşmişlerin
Ben çalıyor dünya uzak ağrıyışlarla / biz kokusu yaya yaya
Kamçılanan şiirlerimin mor izlerinden doğarken
Rüzgârın ince kıvrımlarına bedel oluyorum…
…oysa…
Biz hiç bahar koklamadık Ogata/ hiç sedir altına sığınmadık yağmurda
Saçlarımıza çeyrek altınlar örülmeden uzattık onları / kara birer düş kondu Bellerimize sonra
O uçlardan parladı da
Sahi ya ince uzun parmakların kanat çırpmayı unuttu mu
Ben de unuttum aslında … Senden az benden biraz yaşamdan çok sonra…
Badi parmaklara konmayı es geçmiş kuşlar misali
Sadece uçuştuk yamalı dileklerin kuytu semalarında
Kancaya asılı kalbimiz yırtılırken eteklerinden
Sonsuzluk kere aklımın iplerine dolaştı kıyametin çıplak teni/ elleri/sessizliği
Eflatun yeleli atın perhiz günlüğüne işlenmişken doygun yüreğimiz
Esişlere gömülmenin vaktiydik sökük yaşama bir mor ipliktesi/
Olsun
Ogata dik beni tozuna pasına, hayali bağlara/ mavileştir
Dünyam ve rüyam öyle boş ki
Görmenden utanacağım
Gözyaşlarından kuleler yükseltirken hantal / kaçışlar/
Hala uyanamayan rüya dallarının / yaşamlarındaki/
Üflenmemiş mumlarda yeni başlamış / kaygıya/
Göğsünde ezilse de tüm gerçekler / warette/
Gülümse ve gülümse de bana …
Bir hiç olmaktansa kır bileklerini kökünden ve “ biz” leşe “biz”leşe yaşa
De, de bana…
Ölümü oku
sonrasına bir dalga yıkar temizler yediye bölünmüş beynimi
Ah Ogata
-III-
Bir hayaltesi karalayalım gerçekleşmeyen sonra
Bir oyun yakalım çoktan büyümüş çocukluğumuzun sönüşünden
Soğuk duvarlarına karılalım yaşamın / sıcak
Öykü kuşunun aklını una bulayalım / kuru
Her hangi bir gece sayıklamasında / yara / lanalım bütün dem almamış hayatlar adına
Ezberleri bozulan türküleri dök suret pasajıma çıkmazlarımdan korkmadan Yürü ...
Dokunulmamış saflığa iz bırakacaklara şükreden dilime dilini dola
Önce sen ol panjuruma akan ve sonra sen ol Ölüdeniz imde yirmi beş yıldır dalgalanmamış/ hayaltesinde dalgaları vuracak olan…
/..
Son noktayı sen koy karalanırken yırtılmadan…
5.0
100% (7)