ötekinin diliyle konuşma! zira zaman eleverir seni çünkü saatler tanıklık eder vakte şahidi akreptir yelkovanın sözünkinin dil olduğu gibi
zamana gizlenmez yalanlar perdeler indiğinde nâmütenâhî ne oyun kalır geride ne de zamanı taklit eden ötekiler!
ötekinin kalbiyle sevme! ödünç alınmaz samimiyet ve bu düpedüz alçaklıktır! zaman bunu da yargılar elbet
kalbinle dilin arasında bir çifte kıyamet! âraf’ta verilir eline amel defterin ve ikircikli âkîbet: iki cennet var senin için iki de cehennem şimdi kalbinle dilin arasına kurulan bu darağacında vicdanını şüphesiz asacaklar
heyhât! pişmanlığını yükle ötekilere zaten ötekiler çekecek cehennemin bütün yalaz ağırlığını sen yalancı cennetinde seher yeliyle hafiflerken…
Paylaş
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ben teşekkür ederim gerçekten. Şiire tutkun her yürek birbirine akrabadır fikrimce. Ben bir önce yayınladığım şiir ile bugünkünü "felsefik şiir"ler diye nitelendiriyorum. Bu sebeple fikirler deryasından sızan küçük zerrelerimi serbest olarak vermek istedim. Geleneğe bağlı ama yeniliğe açık birisiyim. Öyle de olmak gerekiyor. Heceden vazgeçemem elbette ama serbestte de ispata ihtiyaç duyan bir taraf var. Eksik kalan yanları doldurmaya çalışmak şair olmak şuurunun gerekliliğidir. Kitap fikri ise şairce paylaşma isteğinin tezahürü! Şair bütün dünyaya haykırmak ister, yazdıkları okunsun ister, içinden akan coşkun ırmakları akıtmak ister. Bu sebeple bu şekilde haykırmak istedim. Kafamın içinde fokurdayan kazandan devşirdiğim fikirlerimi, felsefemi, iç duyuşumu sıcaklığı okuyanları da yaksın diye şiirdeki kelimelere gizledim. Şiir bir labirent, labirentin çıkışı şiirin içinde, şiirin içinden çıkabilmek ise şiirde kendini bulabilmekte. Her şiir kendini içinde çözümleyen bir problemdir.
Öyle emek vermiş, öyle güzel izah etmişsin ki, yazdığım yorumdan utandırdın beni :( Teşekkürler.. Kitaba gelince. İsmi çok güzel, kalem de bu kadar güzel ve güçlü olunca hayata geçmesi kaçınılmaz gibi geliyor. Ve bu kitabı ilk alan ben olucam :)
Uzunca bir cevap yazmıştım sana ama talihsizlik o ki internet sayfası dondu. Hatta ve hatta yazdıklarım uzun olursa kopyalayıp öyle gönderiyorum yanıtımı ama ne hikmetse o da uçup gitmiş. Bugün talihsiz bir gün desem hiç de öyle gözükmüyor. Kısaca toparlamaya çalışayım. Şöyle yanıt vermiştim: (sanırım)
Senin gibi şiire bu kadar istekli yaklaşan arkadaşlar beni gerçekten zorluyor. Çünkü belli bir kaliteyi yakalamanın mutlak gereği kaliteyi en azından devam ettirmektir. Çıtanın altına düştüğünüz anda tamamen yok olmak gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalıverirsiniz.
Serbest şiirdeki kafiye konusuna gelince "heceye gönül verenler"denseniz ister istemez bir şiir yazarken kafiye kullanıyorsunuz. Bu bizim için bir bağımlılık. Fakat bir anlamda sadece kafiyenin şiirde iç melodiyi sağladığını da söyleyemem. Bu çok teknik bir konu aslına bakılırsa. Şiirde vermek istediğimiz duyguyu bazen kafiye kullanmadan da melodik bir şekilde seslerin duygu imleriyle sağlayabiliyoruz. Ben bunu yazarın ve okuyucunun bilinç dışında (bilincin altı ve ya üstü olmadığını düşündüğümden bilinçaltını bilinç dışı diye kullandım) vuku bulan bir olgu olarak nitelendiriyorum. Çünkü seslerinde dili var, sesler duyguları sırtlıyorsa eğer o zaman şiir ırmaklar gibi akar gider. Kafiyeyi bile aşıp giden bu olgu, bana göre şiirin görünmeyen tarafında şiiri şiir yapıyor. Okuyorsunuz kafiye yok ama şiir sizin içinizde bir şeyleri kıpırdatıyor, içinizde bir heyecan uyandırıyor, midenizin üstü kaşınıyor gibi oluyor. İşte bu diyorsunuz. Tabii ki söylediklerim yanlış anlaşılması kafiyeyi de bertaraf etmiyorum. Yazının başında da dediğim gibi bu bir alışkanlık haline geldiyse siz şiirin içinde bahsettiğim duygu-ses bütünlüğünü sağladığınızda kafiyeler yerli yerine kendiğinden oturuyor. Belki bir gün şiirdeki bu iç sesi, ahengi, melodiyi tanımlayabilirsem bir yazı dizisiyle edindiğim bilgileri ve tecrübeleri paylaşacağım. Belki bir gün kitap haline getirip umum ile de paylaşırım kim bilir? Kitabın adı bile belli "Seslerin Dili"
Ben teşekkür ederim gerçekten. Şiire tutkun her yürek birbirine akrabadır fikrimce. Ben bir önce yayınladığım şiir ile bugünkünü "felsefik şiir"ler diye nitelendiriyorum. Bu sebeple fikirler deryasından sızan küçük zerrelerimi serbest olarak vermek istedim. Geleneğe bağlı ama yeniliğe açık birisiyim. Öyle de olmak gerekiyor. Heceden vazgeçemem elbette ama serbestte de ispata ihtiyaç duyan bir taraf var. Eksik kalan yanları doldurmaya çalışmak şair olmak şuurunun gerekliliğidir. Kitap fikri ise şairce paylaşma isteğinin tezahürü! Şair bütün dünyaya haykırmak ister, yazdıkları okunsun ister, içinden akan coşkun ırmakları akıtmak ister. Bu sebeple bu şekilde haykırmak istedim. Kafamın içinde fokurdayan kazandan devşirdiğim fikirlerimi, felsefemi, iç duyuşumu sıcaklığı okuyanları da yaksın diye şiirdeki kelimelere gizledim. Şiir bir labirent, labirentin çıkışı şiirin içinde, şiirin içinden çıkabilmek ise şiirde kendini bulabilmekte. Her şiir kendini içinde çözümleyen bir problemdir.
Öyle emek vermiş, öyle güzel izah etmişsin ki, yazdığım yorumdan utandırdın beni :( Teşekkürler.. Kitaba gelince. İsmi çok güzel, kalem de bu kadar güzel ve güçlü olunca hayata geçmesi kaçınılmaz gibi geliyor. Ve bu kitabı ilk alan ben olucam :)
Uzunca bir cevap yazmıştım sana ama talihsizlik o ki internet sayfası dondu. Hatta ve hatta yazdıklarım uzun olursa kopyalayıp öyle gönderiyorum yanıtımı ama ne hikmetse o da uçup gitmiş. Bugün talihsiz bir gün desem hiç de öyle gözükmüyor. Kısaca toparlamaya çalışayım. Şöyle yanıt vermiştim: (sanırım)
Senin gibi şiire bu kadar istekli yaklaşan arkadaşlar beni gerçekten zorluyor. Çünkü belli bir kaliteyi yakalamanın mutlak gereği kaliteyi en azından devam ettirmektir. Çıtanın altına düştüğünüz anda tamamen yok olmak gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalıverirsiniz.
Serbest şiirdeki kafiye konusuna gelince "heceye gönül verenler"denseniz ister istemez bir şiir yazarken kafiye kullanıyorsunuz. Bu bizim için bir bağımlılık. Fakat bir anlamda sadece kafiyenin şiirde iç melodiyi sağladığını da söyleyemem. Bu çok teknik bir konu aslına bakılırsa. Şiirde vermek istediğimiz duyguyu bazen kafiye kullanmadan da melodik bir şekilde seslerin duygu imleriyle sağlayabiliyoruz. Ben bunu yazarın ve okuyucunun bilinç dışında (bilincin altı ve ya üstü olmadığını düşündüğümden bilinçaltını bilinç dışı diye kullandım) vuku bulan bir olgu olarak nitelendiriyorum. Çünkü seslerinde dili var, sesler duyguları sırtlıyorsa eğer o zaman şiir ırmaklar gibi akar gider. Kafiyeyi bile aşıp giden bu olgu, bana göre şiirin görünmeyen tarafında şiiri şiir yapıyor. Okuyorsunuz kafiye yok ama şiir sizin içinizde bir şeyleri kıpırdatıyor, içinizde bir heyecan uyandırıyor, midenizin üstü kaşınıyor gibi oluyor. İşte bu diyorsunuz. Tabii ki söylediklerim yanlış anlaşılması kafiyeyi de bertaraf etmiyorum. Yazının başında da dediğim gibi bu bir alışkanlık haline geldiyse siz şiirin içinde bahsettiğim duygu-ses bütünlüğünü sağladığınızda kafiyeler yerli yerine kendiğinden oturuyor. Belki bir gün şiirdeki bu iç sesi, ahengi, melodiyi tanımlayabilirsem bir yazı dizisiyle edindiğim bilgileri ve tecrübeleri paylaşacağım. Belki bir gün kitap haline getirip umum ile de paylaşırım kim bilir? Kitabın adı bile belli "Seslerin Dili"
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.