15
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1510
Okunma
kuşların kanadından
seken gözlerim kahveye bulandı
öylece durdu
adımlarla geçerken
kahve miydi gözlerin
kıvamı sokaklarda sual soluklarken
ah hatırı kıvamında kanatlanan kuş
al beni inci inci dolanan gecenin gerdanından
ayyaş bir gülümseme ile yaslanırdım şarkılara
ağ kılıfı gibi örtülü
salyalı kelimeler çırpınırdı hanemde
semazenler gibi dönüp dönüp
düşerdi kelebekler
güle, güle dostum der susardım
gelmeni beklerdim
şarkımı söylerken ben
ayaklarımda bir deniz
kaldırımları sulardı
ah’tı soyardım
eşkalim bilinmez
şeytanî vesveseler
alır satardım
kent pazarımdı
ruhuna üç tas zemzem
iki melek şahidim
bir yanım yobaz
yeniden uyanırdım
uykusuz
yol kusuruydum
suçlu kızarık yanaklarla ah yazar
kentlere bırakılan bir azardım
meşguliyetimde gün asar, şer kazar
günah saklardım
suçsuzdum
dağ boyunlarına ip bağlı salınırken yar suretleri
en mahzun tuvalleri çalardım
hırsız değildim
yokluk sermayesini sayarken
seni beklerdim
bir sonraki geceye birkaç bakraç yokluk alırdım
arsızdım
sırrın akıntılarına yüzünü döndüğünden beri
atlatırdı kendiliğimden kendini
silikçe bir harf dudak büzerek "belirt beni" diye bağırırdı
suskundum
bilinmeyenleri kımıldayan yerlerinden yakalayan his
şu mehtabın mı yoksa aksak bir kaptanın sağanak hali miydin sen
ıslak soluğumda şuursuzca dolanan yancı
sancıydın
gülüşleri ardın sıra askılıklara astığımdan beri üşenir
kahve kıvamına sarılır gözlerim
bir meydan muhaberesine dalardım
tenin tarihim olurdu uğruna savaşlar verilen
vurulup düşerdim
sen gelmezdin üşürdüm
diyorum ki
bir yanına sen
bir yanına ben düşsem gecenin
akıntılara versek bütün heyecanları
ve ardına saklansak düşlerin
biraz kıyı kentli olsak
uçurum sancağı sevdalar gibi
Yarım ağızlı yardan geçmeler gibi
Sığdırılsak sığ yaşantılara
küçük yalanlar söyleyip
sığmasak yaşamlara