1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1635
Okunma

Güneş,bizi de götür doğduğun yere
Dalları yaralı ağaçlar nasıl büyürse
Çiçekleri de öyle açıyor buralarda
Yaralı
Uzun sürmüyor dökülmesi
Kırılan dallarından kendi gölgesine
Hızlıca ama çok ağır
Ak kanatları rüzgar’a kapılıyor burda güvercinlerin
Yana yakıla dilsiz kalıyor ağaç dalları
Sararmış,incelmiş,kurumuş
Bir bir kayıyor yıldızlar
Onlar uzatmak istedikçe dallarını sana
Bir çiçek daha düşüyor gölgesine
Boşalıyor mazi
Odalar ağzına kadar deniz
Hırçın ve dalgalı
Gün günden fırtınalı
Güneş, bizi de götür doğduğun yere
Buralarda ekmek yerine
Umutla besleniyor yaldızsız kapılar
Masalar, sandalyeler, tabaklar
Zincire vuruluyor ışıksız odalarda
Oysa çatallarının az ucunda
Bir çocuk gülümsüyor hala
Kesmese o kör olası bıçaklar
Nefeslerde saklı bir hançer
Etrafında yıkık duvarlar
Usul usul çatırdıyor hayat ağacı
Çiçeklerini döke döke
Hızlıca ama çok ağır
Güneş, bizi de götür doğduğun yere
Sen buralara ulaşana kadar
Çok sert geçiyor sabahlar buralarda
Sanki akşamlar farklıymış gibi
Gökyüzü birden kararıyor
Yağmurlar birden boşalıyor
Birden başlıyor camları dövercesine kar
Derin çatlaklardan sızıyor içeri
Alıp götürüyor umutları peşine takarak
Paslı vidalar çakılıyor
Eğreti ellerden kalp duvarlarına
Sıvanıyor hiç durmadan harcı yalnızlıkların
Güneş, bizi de götür doğduğun yere
Buralarda sönmek bilmiyor hiç yangın
Külüne aldanıyor su
Bilsen nasıl haykırıyor şairler
Sanki susması farklıymış gibi
Fırçalar elinde
Vira boyuyorlar
Maviyi, sarıyı, kırmızıyı
Ve ardında
Yorgun bir yürek bırakıyor
Hayalin yol haritası
Gökyüzü susuyor
Hala pusuda bekleyen şafak
Gökkuşağının ötesinde
Rengarenk bir dünyanın hayaline ağlıyor
Sana ağarmak için
Güneş, bizi de götür doğduğun yere
...
Sevilnur Durmaz
İzmir