/ yalnız, aşk masumdur /
İliştirmeli bir tiril denizi
göğsünde kuruyan korkusuna
vedanın… atları nallanmış
zamanına
eski eyerler yakıştırarak
el verilmez her vedaya
uzaklar dibimizde saklı
yakınlar çok uzak… fotoğraf köşesinde el(im)veda
kuruntusunda yüz güllerinin
kalemin kırıldığı zaman
bülbül kondu mahaller biliyorum
alnımın sapağında
kuşkonmaz çiçekleri susuyor
göğün ıslak yerlerine
sevda işi öyküler sunuyorum
kaç dudakta (d)okunan
şiir bulaşığı ellerimle…
akşam kokuyor akşamları
kıyısına demirlediğim şehir
elimden uçan kuş/luk renginde
yitirdiğim
maviye çalan
şiir… üç paralık saltanat… usul usul dinlediğim
pikaplarda plaklarda yazımsı
hüzün bildiğim Mart ayazı
çığırtkan insanların geçtiği
sessizliğe düşen bulvar
haraç mezat satılıyor dükkanlarda
entarilik yalnızlıklar
bir ben bildim düşümü
okşamayı usançsız
körkütükken rakı dibinde
sevdiğim sarhoşluklar
ne yana baksam yalnız duvar
içi boş bir harabe nerede olsam
benim güzel
sevgilim
yanımda yokluğun var
belki de hiç olmamışlığın
kandırmıştır beni
zamana karşı tutulan
zaman kum saatinden akan ter
yenilginin nedeni
kaç baskında eğildim ben
zehir oldu aklıma sızan duman
ateşe kül ektik dudaklarımızdaki kıvılcımla
geceydi acının en çok acıttığı vakit
bütün izlerini bize saklayan
bende kök saldı bu kent
demiri paslı duraklarda ince belli
yağmur ıslattı sere serpe en uzun
gecesi
beklenen en yaşlı yalnızlığımı
vurduğunda kara kaplı karaltı
vızıldadı başımdaki ışığa
yıldızdı göktü ateşti yağan
sessizlikti bir tüfengin ucunu
ses içinde bırakan
aklım pusu kuşuna ödünç
inan/sana dilim bağlı baldıranlar kovaladı nabzımı
haddimizi aştık sırayla
ne sen gelebiliyorsun şimdi
ne de ben seni bekliyorum boşuna
alıştığımız insanlar mekânlar şimdiki zamanlar
bağladı bizi uzaklığa
inan bana sevgili yarim inan inan
yerçekimi vardı aramızda
seni densiz beni sensiz bırakan
Nevzat KONŞER
Temmuz 010