5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1237
Okunma
Unutma demişsin o şarkıyı, unutmamışım meğer.
Hep mırıldandım soluk sayfanda dolandıkça
Tutturamadım, kesildi sesim
Çünkü en çok senin dudağına yakışırdı.
Hayalse yaşadım dediğin gibi, düşse kurdum.
Gerçekse yüzleştim bir tek senin için
Döktüm içimdekileri bir kitabın sayfalarını boşaltır gibi
Sonra bıraktım aksayan ressamın tuvalinde
Meydan okusun, yeniden yeşersin diye resimlerde
Bir de yollar vardır demişsin meçhulün çizdiği
Yollar vardır, meçhulün önümüze serdiği
Her yolcu kendi talihini dokurmuş o tezgâhta
Kendi kaderini, kendi geleceğini, kendi gerçeğini
Ve yine her limana uğra demişsin son satırında
Ama demir atma.
Bütün kötülüklerin toplandığı o basamakta
Demir atmak mümkün mü?
Bütün mutsuzluklar hatalardan doğarmış, anladım.
İstersen koşarak gelirmiş kendi iradenle
İstemezsen emre amade karanlıklar
Boğarmış insanı kör karanlıkta
Ne denize düşen yaldızını yalnızlığın
Ne de yaşayan efkârı umursadım.
Bir dizeye sarılıp, bir şiire yenik düşerken
Ağlamayı unutsun istedim gözlerin
O sayfada takılı kalışım bundandır.
Sararmış birer yapraktı sürgündeki düşler
Panzehiri kaleminden düşen incili öğüt
Derin bir hüzünle kuşatıldığında yüreğim
Hemen o an, gönüllü ilacıma koşar
Söküp koparırım içimdeki yaban sarmaşıkları
(İnsanın senin gibi dostu olması ne güzel…)
Karanfil mi istersin, zambak mı söyle!
Yasemin mi, gül mü türkümüzdeki gibi?
İlk şafak renklerinden umut mu dersem
Söyle! Kalbimin hangi odasına gömeyim seni?
Sana gönderiyorum bütün çiçeklerimi.
Filizleri sürgün sayfamızdan el sallarken,
Okuttuğun her satır, yaşattığın her mutluluk adına
Beklenmedik bir sürprizle çıkacakmış gibi karşına.
Şuraya yazıyorum, şu son satırın altına.
Bu da benden kapak olsun yalnızlıklara
Yarın bütün hüzünler öksüz kalacak.
5.0
100% (4)