12
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1772
Okunma
Gökkuşağı hüküm sürerken otların üzerinde
Yüreğim buz keser, tortulanır perçemlerinde bulutların.
Gecenin son kâbus artıkları, ilk ışığı, ilk seyircisi
Martılar, kıpkırmızı kesilir topladığı efkârlardan.
Nasıl söylesem,
Ben böyle sessizliğin gölgesinde boğulurken,
Buğulanır yüklü yüreğimin camları ansızın
Bir sorunun göstergesinde asılı kalır,
İlkelsi bir susuzluğa sığınırım.
İçimdeki kırgınlık ve gıcırdayıp titreyen atlı tramvayla
Geçip giderim naftalinli nakışlar üzerinden.
Tıpkı uçuk bir hayalet gibi yitirdiklerim de
Uğurlanır sütten dili yanmış nefesleriyle.
O ölüm ki, sürekli dönüp dolaşır çemberimde.
İki ayrı yerde, iki ayrı yalnızlık olurum.
Her karşılaşmada geceyi heceler hüznüm
Dağılır salkım söğüdün taralı saçları
Sarıyı kuşanmış bahar gibi tıkanırım.
Bazı günler hazırlıksız, umutları daralmış,
Efkârlar büyütürüm ıslak yerlerinde yarış pistimin.
Tehirsiz dramlar ve toy heveslerle
Her fırsatta doldururum kendimi.
Öfkeli bir güneş olur,
Taşarım adı bilinmedik fırtınalar içinde.
Şimdi sensizlik başlıyor, şimdi yine hüzün.
Gökkuşağı hüküm sürerken otların üzerinde
Bir kara örümcek, zifiri saçaklarında gönlümün
Acımasızca büyüyor.
Molasız örüyor kader ağlarını
Nereye gitsem derme çatma uğultu
Şerefine bir güz daha içiyorum hüzünlerimin.
5.0
100% (8)