6
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1423
Okunma
Yorgun bir gökyüzü var üzerimizde
Aramızda aşılmaz, sırasız bir dağ
Ne zaman baksam o dağın ardından,
Yüzünü ters dönüp el sallayan
Utangaç çocuğun zakkumlu teni
Şimdi git, alnı kırış kırış doğacak yeni günün
Direksiz, desteksiz mavi tarla altında
Bağlarını koparmış cüce ışıklara karşı
Perdesiz çalgılar
Ve yıldızı düşük öksürüklere doğru
Hiç bu kadar sefil olmamıştı gözpınarımda yağmur
Anladım, bulutlar ağırlamıyor yıldızları
Kambur üstüne kambur muydu eklenen?
Yoksa taşıdığım hasretten mi bu sancı?
Tuttum payıma düşen her acıyı
Uğurladıklarımla bir kez daha ağırlaştı yüküm
İçimde bir deniz
Yüreğim bomboş, değişken bir okyanus
Savurur durur bileyli oklarını aralıksız
Bir şiirin finalinden çıkıp
Bir ulu çınarın göğsünden fışkırıp
Üfle nefesini
Gümüş beyazı bulutlar geçerken başının üzerinden
Toplasın rıhtımdaki deniz feneri
Gölgesinde durmak vazgeçilmez olsun her sabah
Ansızın ortaya çıkmış bir ışık gibi
Şimdi git artık, belki bulursun
Yirmi beşinde altmış gibi düşünmeyi o yaban ilde
Belki oturur yerli yerine taşlar
Ya da belki kim bilir, nasıl bileceksin
Bir daha yaşanmaz bu fitilsiz gönül çöküşü
Ben nesli tükenmiş serseri
Konuşur dururum öylesine ileri geri
Aldırma…
Kırgınlık değil yan yakalarımda kıpraşan
Sadece milyon kadının pınarını taşır gözlerim.
5.0
100% (8)