4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2179
Okunma
Ay firarda geziyor, yıldızlar darmadağın
Kırmızıya çalınca gün, sus pus olurken yürek
İpek saçları karanlığa boğulur çamların
Mor bir zambak gülümser Seretan’dan inatla
Bir martı dalışa geçer hiç nefes almadan
Birkaç balık cellâdına naz yapar kumsalda
Ve orman uykuda yakalanıp, sürgüne zorlanırken
Boğuluruz yanlışlar denizinde, yanlış seçimlerle
Ey yoksulluk düşebilir misin yakamızdan!
Nabızlar çığlık olmuş kanıyor bak dallarda
Bu nasıl bir hayat ki gürül gürül dışarıda
İçerisi kar boran, ruhu bilinmez yolda
Görünmez bağlarla bağladık hüznü hasrete
Hasreti bir beyaz geceye karşılıksız
Haksız yüklerden arınıp, çırpınıp, çabalayıp,
Bir yetim ağıdı gibi, özgürlüğe koşar gibi
Bata çıka yürüsün istedik umutlarımız
Akşamın karası çöktü balkonlara.
Neredeyse mavi gölgeler inecek tepelerden
Her yanı yağmur, nefesi yırtık serçeler
Bir kara bulut gibi son sürat geçip gitti üzerimizden
Bozguna uğradı bütün direnişler.
Kesildi mor zambağın gülümsemesi ansızın
Suda boy vermeye çalışan kamışlar
Taşkın, kabına sığmaz iki inatçı keçi
Yalan yere kımıldanıp durdu derin düşüncelerde
Bir tür ölüm cezası kesmişti kendine adam.
Kulağına çalınan arsız dedikodulardan
Yanmış, yıkılmıştı çılgın güçlerin yenilgisiyle.
El verirken yargısız infazlara saikalar
Sanki hiç doğmamış gibiydi üstüne güneş
Sıkışıp kaldı kadın, elleriyle ördüğü duvarda.
Hiç işlemediği suçtan, hiç görmediği
Mumyalanmış yüklü mavnalar arasında
Nefsini sorgulayan yağmur yüzlü anılarıyla
Çaresiz, onun da söküldü kızıl örgüleri saçlarından
Hala umut dağıtıyordu mor bir zambak inatla
Gülümsüyordu hıçkırık gibi Seretan’dan
Bir şiirin biçimsiz yansılarını çağrıştıran
Bütün hüzünler, keşkelerle son buluyordu.
5.0
100% (2)