4
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1961
Okunma

İçimde bir türkü var kimsenin duymadığı
Uzar gider saçlarında kara kabzanın
Bir tarih sır küpü, yanıp tutuşur keşkeler için
Analar tiz çığlık taşırken yüreğinde
Sadece onlar sezer, bekleşir pencere önlerinde
İnsanlar gördüm düşlerin doğduğu bu şehirde
Mutluluğun rengidir sözcüklere sığmayan
Sofrasında udumbara çiçeği
Elleri kutsanmış sabır ağacı
Bir baş soğanla mutlu olan insanlar
Vitrinde düş toplayan ışıklar da tanıktır.
Kubbeler arası mekik dokuyan kuş da
Gece bekçileri, sabırsız yamyamlar
Zorbaların maşası leş kargalarıyla
Ipıssız sokakta kelebek avındalar.
İnsanlar tanıdım düşlerin doğduğu bu şehirde
Akmayı unutmuş gözyaşı gibi
Biraz Avrupalı, biraz Asyalı
Eskimiş cebinde umut arayan
Ya da entel barda düş yağmalayan
Eski insanlar, nasırları azmış viran evler
Dalar gider bir tamburun yalnızlığı içinde
Yirmi dört kuleden arta kalan Galata
Fildişi kıyısında, Kehkeşan ışığında
Gözyaşı taşır karşıdan karşıya yakut renkli
Ne insanlar tanıdım süpürge kürek bağımlısı
Akan suda sürüklenip ocağı kayan
Ve çocuklar salya sümük içinde
Esneyip seğirten tomrukların ardından
Sonra yığılıp kalan, elleri mor çocuklar
İnsanlar gördüm arka sokaklarda ucuz ucuz.
Gözlerinde adı silik inişler vardı kuşkusuz
Kimi uçan kuşu yere düşürür
Kimi fırın kokusunda nefis körleten
Ömrünü hiç uğruna silen insanlar
5.0
100% (7)