31
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
4443
Okunma


Bu bir düş sancısı
İçimde bir vebalin duyarsız kimliğiyle boğuşmaktayım.
Kalbim Hacerü’l Esved kadar kutsanmamış taş,
Bir kara yazgının suskun tanığı.
Tevbe bozan bir dilin aymazlığı ile konuşmaktayım.
Dışa vurumsuz sorguların yitik cevabını arıyorum
Bir çocuk hayalhanesinde.
Ötesini almıyor aklım,
Belki ezelde üflenen bir keder bu.
Kadid dallarımın beyhude güneş sarıyorum,
Ölüm soluyan son yeşiline.
Mücrim bir ruhla volkan ağzında kulluğum
Kuşluk vakitlerinde duaya durmuş suskunluk
Temize çekilmiş niyetler ihlastan yoksun
Kokusuz gülzarlarda, bir gül-i zârın dikenine yürek asıyorum
Nefis dürtüsünde boynum bükük, dilim tutuk
Öylece kalıyorum…
Usulsüz bir makamda söylüyorum şarkılarımı
Aynalara hapsedilmiş sesler ve görüntülere ithaf.
Aff için yüzü olmayan can, bir imtihanın geçersiz sorusu.
Hu’larda demlenen bir güvercin ürkekliği, hıçkırık kırımı
Şakağıma saplı ağrılarla bağrımda kanayan; Araf…
Rahmet, cehenneme bent… Yaaar, iyileştir yaralarımı.
Ömrümden gün gidiyor, heybemde günah götürüyorum
Çıkaramıyorum, yakıyor ellerimi; durdukça sırtımdan lav akıyor.
Bir nidaya bel bağlıyorum ahh “Bin kere tevbe bozsan da...”
Ya Vedud! Ellerimden tut. Ufukta bir uçurum görüyorum.
Uğrun bir leyli vakit kalem yazmayı bırakıyor
Bir secdegâh üzre boğazıma düğümler örüyorum…
OLCAY GÖKÇE (AMASYA - TEMMUZ 2010)
Şiirime bu pâyeyi veren değerli seçki kurulu üyelerine ve yapıcı eleştirilerle şiirlerime destek olan şair dostlarıma çok teşekkür ediyorum.
5.0
96% (22)
4.0
4% (1)