2
Yorum
6
Beğeni
4,5
Puan
3333
Okunma
Öğle sıcağında bir harman yeri gönül!
Öyle bedbin, yorgun, susuz, ıssız…
Uçsuz bucaksız bir sükûtu öğüten yalnız.
Harmana harr düşürdün ey âteşdîde
Yazgıma yar düşürdün.
Bildim, “ezelde merhabalaştığım” sendin
Bir gülümsedin cümle cefâya can baş üzre dedim.
Evvel bir tohumdun, kurumuş kalbimde filize durmuş
Sen yeşer diye yarıldı kalbim damar damar
Sevgili değil miydin sen, hani bir adı zâlim?
Ben gam-ı hecrin ile başı göğe eren hâmûş
Bağışladığın makamda pervaneleyin ölmek var.
Kuytularımı ısıt bakışlarınla, aydınlat içimi ığıl ığıl
Bir bostan kokusu getir yaşama dair,
Nevâ-yı gönül unutsun bütün hüzzam besteleri
Gözlerinden ateş devşireyim, güller dereyim kızıl kızıl
Ȃteşdîde! Beyhûde, beni ancak yanan bilir…
Geceye sükût düşer, gönlüme efkâr, dilime efgân
Çile ilmek ilmek geçer boynuma, kesilir soluğum
Bir ahh tüter içerimden, gökleri sarar bütün.
Bu sûziş-i nihana gönül ver ey cevrine belî dediğim cânân,
Hasretiyle kendimi çöl değil dağ değil, ipe vurduğum.
Ateşdide! Dert közlediğim, kelâmı âteşlere verdiğim ocağım!
Bigâneliğin vakti mi? Bir şiir yanıyor uğruna kor kor
Ben, başında şûlesi söneyazan; ruhu bir üfürmeye bakan
Sen, derûnumda ezelden ebede taşıdığım çerağım
Vahayf ki yanmayınca, aşkın sırrına erilmiyor…
*
Harr: Ateş
Gam-ı hecr: Ayrılığın verdiği keder
Hâmûş: Sessiz, suskun.
Pervaneleyin: Pervane gibi
Nevâ-yı gönül : Gönül nameleri
Ateşdide: Ateşgözlü
Efgan: Feryatlar, figanlar.
sûziş-i nihan: Gizli yanış
Cevr: Eziyet
belî: Evet
Biganelik: Kayıtsızlık, aldırışsız olmak.
şûle: alev
söneyazan: nerdeyse sönen
derun: İç
Vahayf: Ne yazık ki
5.0
88% (7)
1.0
12% (1)