3
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
710
Okunma
Kızıl taraçalarda gül tütsüleri,
güvercin soylu bir sızı kalbinin avlusunda.
Gül yanılsaması bir yangın ortasında
tüm vakitleri bekler El Hamra;
Tutuşan bir kuşluğu, and içilmiş Asr’ı
Sonra geceyi,
Sonra fecri.
Yedi veren gazeller tohumlanır bahçesinde bir gün
Sütunlarında güneş busesi aydınlık
Mermerlere sinmiş sükûn, kubbeler dolusu çığlık;
“Lâ Gâlibu İllallah…”
aşk, her âyeti kendine yorar…
Lakin kimse bilmez bu içsel niyazı.
Kulağına sevda faslından nağmeler okunurken Gırnata’nın
Bir “âh”a ortak eder kader beni.
O gün bu gün
vakit doldurur çeşmelerden akan sular
sular ki havuzlara akar,
havuzlarda birikir insan yüzleri.
tanısan ahh beni
alnımdaki “belâ” mühründen,
ve bir âşinâ zaman içinden.
Kurtuba arzında güller kanar her seher,
Sonra bir şiir tutuşur kanadından.
içimde sağılmış kısraklarca mutmain bir kalp ağrısı,
aşk kaç eşkâle bürünmüşse
sana çıkar her biri.
Zamanda mahfuz andımdır bu;
Endülüsün en kırmızı hüznünü bağışladım bugün kendime
Sert ve ağır topuklu flamenko ağıtları,
Çingene raksı, şal, zil ve alkış sesleri içinde,
Dilimde ince bir manifesto,
Sana bölünmenin, senden artmanın, sen diye diye çoğalmanın adıysa aşk…
Ve bu topraklarda, seni sevmek gibiyse hicranın saadeti
Deniz köpürsün, dağ uğuldasın, taht devrilsin, saltanat bitsin ne çıkar…
Ufukta, yaktığım gemilerin duman izleri…
OLCAY GÖKÇE - AMASYA)
5.0
100% (12)