21
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1911
Okunma

-ne zaman Fırat gibi delirse dilim
suyu susamış bir sel olurum yatağımda
zılgıt dudaklarımda uçuktur hasret-
bâkir bir vakit işliyor gözlerinin zembereğinde
sükuta ermiş bir söz
garip’e karşıt bir şiir
ve ikinci yeni/şen bir dize gibi
ak elleri aşka hamur tutmuş kızların mendireğinde
gönlüm hangi kıyıya sefer eylese
naaşımı taşırdı marş çığıran martı sağanakları
günlüğümde nice gündelik satır
katır ve deve yükünde onca hatıra
dilim söylese de kalemim lal elimde
yalnızlığım Türk dilinde yazılırken
her dile aynı düşer acılarım
zamansız biçimde
şehirleri taşıyor memleket kuşları
bir rüzgârın gamzelerinde gönlümün başkentine
sırtlarında figan yaraları/ çığlıklar/ tonla yük
buğday kırmızısı bir köyde yalnızken çınar ağacı
fakir bir mezarın kubbesi olmayı ister de masum
kimse duymamıştır cefayı
garp’ın ve şark’ın uğurlu uğultusunda
tellerinde aşk soluyan ozan nefesleri
akşamları somun ekmek mübareği ezan sesleri
ılgıt çiçeklerin doğurduğu tüyü bitmemiş bebek Anadolu’m
İzmir’im, Artvin’im, Mardin’im
ana kokulu çilenin kara toprağı
Anadolu/dur dur yolcu diyen
sevdalı dillerin solmaz sunağı
şimdi bir çoban elindeyken türküler
salınarak gelir Kaçkar
kaval deliğindedir amansız Cudi
kar dolusu patikaların susuşunda
aşk iniltilerine özenir bir yanım
bir yanım Sarıkamış’lar doğurur tek batında
yüzünü gizlesen neye yarar sevgili
ben hangi şehirde solusam nefesimi/ sen orasısındır!
Nevzat KONŞER
Şubat 010
5.0
100% (10)