6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1402
Okunma

Yanağı gamzeli çocuklar büyüttüm içimde,
başımı dayadığım o ahşap pencereleri dirilttim,
göz kırptım çatılarda ölen güneşe
ve inadına uzadıkça uzadı yol...
Kuzguni bir perspektif renginde çoğaldı,
ayağını sürüyerek geçen yorgun insanlar...
Kadınlar sağanağın camlara vuran
damlalarını toplamaya çalışıyorlardı:
ama olmuyordu işte,
mümküne uğramıyordu arzular,
kır belini rüzgâr diyordum; kır belini...
otur dağdaki herhangi bir mağaranın yanı başında
dinlen, kurtlar bile uğramaz sana,
sen de uğrama bana!
Bırak adam gibi yağsın yağmur,
etekleri açılmasın minik bir kızın.
Başımda esen sakin bir yel
ve dilinde yoldaşlığının yemini…
Saçıma el yordamıyla sürdüğü el,
yüreğimi okşamaya gönül vermiş.
Ben elimde kırık saz ve dilimde hicâz
ortalıklarda dolaşıyorum!
Ruhum çocukluğumun camlarına nişanlı
ve başı bağlı bir masal perisi biraz.
Ben yanağımda gamze, içimde erinç;
diyar diyar geziyorum hayallerimi.
Demir parmaklıkta büyüyor hüzünler,
üstelik mor entari giyiyor efsun çiçekleri,
bakarken bana pencereden!
Sen, ey vatanı meçhul esinti,
rüzgâr diyorum, ey deli rüzgâr!
Gelme, istemem cümlesini nefesinin,
tenimde çıldırmış ateşler var!
Bırak, kendimle yanmayı seveyim
Bırak, dibimde köz tutsun anılar!
Nevzat KONŞER
Mayıs 09