1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1233
Okunma
Anlat bana.
Kim bozuyor yuvasını kuşların,
Kışlar mı, başının dikine giden ışıklar mı?
Yakanı bırakmıyor mu geçmişin,
Kızgın ateşlerle dağlanan kim?
Bakma sırtından vuran aykırı rüzgârlara.
Varsın uyusun gölgeleri ağaçların
Bir karanfile sarılır gibi sarıl her kaygıda
Çünkü yaralıdır ötüşleri de kuşların
Saymadım ayak izlerini ne çoktular.
Kimi taşınıp gitti mahalleden
Göçüp terk etti kimi yoktular.
Kim kaldı eskilerden, kaç kişi?
Tadına varamadan gülümsemenin.
Her hayat sır dolu bahçeydi sensiz
Her hayat, aşılmaz duvar
Her yalnızlık kıvılcımdı biraz
Kara bir yas gibi, isli bir kandil gibi
Kendi içinde söner, dön bak görürsün istersen
Gölgeler sana, acılar sana, ürküyorsun.
Olur da bir gün, yasını tutacak biri çıkarsa karşına
Dilinde ıslak ninniler, içinde var olmayan bir ülke
Gözlerinde nemli bir kumsalla kalacaksın sürüm sürüm
Ancak sen, ilk olmayacaksın kapısına kilit vurulan.
Bütün baharlar, bütün yazlar, bütün hayallerle
Ortak armağandır toprak, kucaklar sürünsen de
Nisan yağmurdur, çiseleyen kaderin yeşil ışığı
Görmek inanmak, yazmak şiirdir şiir…
İstersen orada kal, tutun saçlarından zamanın
İstersen topla hüzünlerini evrenin, uyusun dizelerde.
Söküp alıyorlar düşlerini şairin.
Hazırlıksız fırtınalarla sarsılıyor yüreği.
Güz rüzgârı diyor üstüne basa basa şair
Beklenmedik bir anda ansızın çığırından çıkıyor yaşam.
Ah! Ne yaşamlar vardır bilseniz, kendi karanlığında boğulur.