5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1182
Okunma
en azından hala yaşıyorum,
adım da atabiliyorum kimsesiz,
henüz felçte deǧilim,
koltuk deǧneklerine de gerek duymuyorum şimdilik
korkmuyorumda geleceklerden,
kadere inat, içimdeki sevdamdan
sadece seni düşünüyorum çoǧunlukla,
ölmeden önce son bir kez
benim sevdiǧim şekilde yüzünü görmek için
bir otelin locasında oturuyorum
bir kadeh greenfield içiyorum en pahalısından,
acaibime gidiyor sürekli resmi olmak burada
çok güzel bir otel burası, tam şehirin ortasında
sadece yayalar gidebiliyorlar bu caddelerden
hanımların ayakkabı sesleri geliyor,
henüz vakitte erken
sonra bir Türk hanımla tanışıyorum,
o da bana „oǧlum sürekli ne yazıyorsun sen,
bir kaç gündür seni takip ediyorum,
başka işin yok mu? Senin“ diye soruyor.
ben de cevaplıyorum, abla yap bir Türk Kahvesi diyorum;
konuşuruz arkasından diyerek
valizimden cezvemi ve kahve paketimi çıkardıǧımda
affallıyor gerçekten bu abla…
en azından yaşıyorum bü günde saǧlıcakla
geziyorum hiç görmediǧim sokaklarda,
„keşke diyorum“ aǧlamaklı bir ifadeyle
sessiz şarkılar mırıldanarak uykusuz gecelerde…
yüreǧin yüreǧimin yanında olsaydı diye
hiç kimsenin bilmediǧi şarkıları söyleyerek,
hiç üşümeyen ellerim sıcacık,
özlemlerim ve uykusuzluǧumla…
bıraktıǧımız yerden başlamak üzere
sana gliyorum kendi içimde,
masayı hazırlamak için,
ama bu kez bir farklılıkla
koyalım ortaya kalblerimizi
sana geliyorum kalan sevdalarımı sunmaǧa,
yaşayamadıklarımızı yaşamak için
en azından bir daha hiç ayrılmamacasına
elimde yine bir buket çiçek arguvanlardan
uykulu gözelerini açmaǧa…
diyorum ya, ben uzaklardayım,
yaraladın yüreǧimi,
..................................................
en azından ölüme bir kaç saat kala,
bitsin diyorum şimdi şu son fıkra,
ve bu arada kahveleri getiriyor bu abla
Hasan Hüseyin Arslan, Bensheim – Park Hotel, 13/14.01.2009, gece saat 00:12‘de