13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1226
Okunma
- Oyun biterdi ve akşam
çocuklarını toplayıp
evlerine bırakırdı -
Bir annem vardı ağlıyor musun?
( Allah’ım ağlıyor muyuz? )
Oysa aklımda bir ellerimi tutmanız biliyordum
Ellerimi tutarken siz yanımda sarmaşıklar büyüyordu
İçimde o gülüşünüz yine çok eskilerden
Gülüşünüzün o sıcacık tarafında kalmaktan ölüyordum.
Bir de o gece biraz konuşmuştuk:
- Bu gözlerin...
Bu gözlerini hala anlamadım
Ağlıyor musun?
- Siz gözlerim daha çocukken gittiniz
Gözlerimi ben durduramadım
Bilseniz...
- Bir bilsem...
- Ölmek için bir sebep arardınız bilseniz.
( Lütfen bilmeyin )
- Biliyorum
Sırf o herkese annesiz kalan bakışların için...
Onlar için ölmüştüm ben.
- Ağlıyor musunuz?
- Ah evet, özür dilerim.
- ( Allah’ım. Ağlıyor muyuz? )
Gün bitti ve akşam
Çocukların eve gidişini seyrettik.
Ben hep o soğuk camların arkasında.
Sen bir yağmur düş dolusu çocukluğunda.
( Belki istemezsin )
Ve o ses ( hala neyin sesi olduğunu bilmiyorum )
Gri bir acıda öyle buz gibi durduk
Etrafta bir sürü tanıdık yüz
Bir biz yabancı o ölümün karşısında.
( Belki hatırlamak istemezsin
Ölümün çocuk tarafında
Dua ederken göz göze gelmiştik biz )
Sarmaşıklar içimize doğru büyürken
Bir biz
paramparça herkesin ortasında.
Ağlıyor musun?
( Allah’ım. Ağlıyor muyuz? )