7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1295
Okunma

’ akdeniz kıyılarında kavga olsa barışı bir zeytin dalı yaratır.. bütün akdeniz çocuklarının gözbebekleri zeytin tanelerinden yapılmıştır..zeytin yağı tabaklarımızda erimiş güneş gibi durmaktadır..’
sedefi kentin bodrumlarında kalmış
şekilsiz bebek yüzleri
solukları elden kırbaçlara dizilmiş
süt, doğuran bir solucan gibi çoğalıyor
duvar taşlarının serin damarlarından
paslı sular
........kanı doğudan
.................getirsin arık
yosunlar küflenecek tatil günleri.
tatil günleri
sedefi kentin bodrumlarında
yaprakları damarsız
..........dalları örümcekli
.................dört yanı bulutsuz
bir ardıç ağacının kökleridir,
telefonların kirazların mektupların
hastaların ve sevdaların birbirine
karışmadığı tatil günleri
böyle karanlık diplerini tutanaklara yazıyorsak
şafak yüzlü çocukları bulamayışımızdandır.
anlatımın sonu yok dedi karım,
kurtar şiirini bodrum katlarından
yağmur bile ışığı
gökten parçalayarak indirir
yansın diye karanlıkların gözbebekleri
ve yıkılmış duvar diplerinde kalan
çocuk ölülerinden
parmak irisi kurtlar dirilir
taze gövdelerini parçalamak için
sen artık acının veznesinden
vaktinde ödenmiş bonolar gibi kurtar kendini
bak şafak yüzlü çocukların
yüreklerinde hayat..
çürümüş safran yapraklarını döken
şafak yüzlü çocukların alınlarında
ırmaklar
.......incedir
.............uzundur
saçlar gibi altın suyunda eritilmiş
deniz diplerinde karanlık yalnızlıkların
yosundan paslarını delip geçen
delip geçen safran köklerini
ateş gözlü kız balıkları.
birden bodrum katları kente dönüştü
Giritli bir balık
pullarındaki zakkum nakışlardan
baharda çatlayan yumurtalarını tek tek
ve ayışığını Ölüdeniz’de
iki saplı Mısır testilerine dolmuş eski kadınların
gümüşten yüreklerine bıraktı,
cumartesiydi ve pazara bir yıl vardı,
hangi pazara hangi zerdeçal suyuna
ucuz pazarların
tahta çanaklardaki zerdeçal suyuna.
Likya mezarlarında
yağmur sularında mayalanmış korkular vardır
sedefi kentin camlarında soyunan bir adamotu
gün batınca
..........keçilerin yaladığı
........................bacaklarındaki tuzları,
parmakları dişlerine takılmış
zenci çocuk heykelinden bir adamotu!
yılanlı kapıları örten dalları vardı
bir yanı mavi
dalları yapraksız bulutsuz
kökleri kalyonların
sıcak sulara bıraktığı cam parçalarından
damarları deniz kızlarının parmaklarından
bir yanı gümüşten ekmekten bakırdan
kırık testilerden zerdeçal suyundan
sokak satıcılarından safran sarısından
buğday ölçeklerinden memeli balıklardan
martı ölülerinden Gökoava’dan
şafak yüzlü çocuklardan
güneştendi bir yanı ağaçların.
şafak yüzlüdür
akdeniz’in bütün çocukları
dünyanın bütün çocukları şafak yüzlü!
yastıklarda sıcak lekeleri
dalda Maraşlı Artin ustanın çanı
ben böyle çan görmedim kaç çeşit
tunçtan
...kemikten
..........bakırdan
..........zeytin dalından
.......................bulutlardan
.........................Selanik toprağından
.........................................Asur ölülerinden
............................................Atinalı bir kadının kafatasından
dilleri bunca zamanda küle dönmüş
akrep dillerinden ısırgan otlarına
dönmüş külle çan dilleri,
tuzun çoğrafyası kunduz derisinden
aynalar içinde Süryani
gövdelerinde parçalanmış deniz milleri.
şafak yüzlü çocukların
yüreklerinde hayat,
akdeniz tuzunda delirmiş balıkların
sabah hüzünleridir;
belimize dolanmış ipekten
sultan keselerinde Drama mapusanesi
yağmursuz gecelerde
sarnıçlardan kalkan kuş sesleridir,
demgahların
çay bardaklarında mayalanmış
mor salkımların güneş lekeleri.
akdeniz kıyılarında kavga olsa
barışı
....şafak yüzlü çocukların
...........yüreklerinde açan
.................bir zeytin dalı yaratır,
bütün akdeniz çocuklarının gözbebekleri
zeytin tanelerinden yapılmıştır,
zeytin yağı tabaklarımızda erimiş
güneş gibi durmaktadır