0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1224
Okunma

’kendi kendine dönüyordu arkın başında değirmen taşları..ocak körlendi adam uyudu..zemheriden beri hiç uyanmadı..’
yanında kartalların
çapraz ayaklı mermileri sedeften
sedeften
.......mühletine
...............mekân düşüren
doksan üç harbinden kalma yüreklerin
yalnızlık korkusu mu?
kan kurusu kopçalar kemik başlarından
köstekler saatler ve boyunlar
zincirlerinden koparılmış eşkiya halkası,
şafak yüzlü çocukların bileklerinde kıvrılmış
kıvrılmış gövdelerin sureti
akan suların dipleri pasmı tutar
yorgunluktan mı solar
gece yarılarından sonra
yani bir gecenin
geçinden
........sabahlara
...................kadar
dokunmuş bilek sallamalarımızda
çivitsiz mermerşahi.
heybelerin saçaklı düğümleri yel mi tutar
bulut mu çarpar
kısrak sırtlarında
kolan uçlarında
içinde hangi zamanların ahı saklı,
hangi zamanların paslı suları.
kurşun delikleri tırmanır bacaklarımda
yer değiştirmesi gibi sancıların
kalbim
kendini rehin bırakmış içimin deryasına.
geldim dayandım su arkının
taştan
.......topraktan
................sığırkuyruklarının kadife yapraklarına,
terim delindi
acılarım kirlendi
dudak izlerim eksildi
öfkem
kendini rehin bıraktı içimim deryasına,
seninle katran parçaları getirdik
ocak başlarına
kurşun döker gibi, ceylâni
şafak yüzlü çocukların alınlarına,
kar çukurları bulduk
sabaha karşı gövdelerimizde
kat yerlerinden çözdük duvarları
taşları bir bir kaldırdık
ve gelinlik ateşlerini
külleri altında yanan
hayvani kılıçlar gibi bulduk
kirlerimiz
gün boyu sıyrıldı kabuklarından.
etleri kekik kokan
sığır derilerini çatallı çınarlarda gerdik
paylaştık aramızda
güney yamaçlarının fatmagüllerini
ince geniş yapraklarıyla paylaştık.
yel çıktı
kaynak sularında beklettik
ıhlamur dallarını
tel tel çözüldü
ıslak ve kaygan
dalların ince derileri
kalın urganlar büktük
indik gövdemizde kar çukurlarına
kanayan çıbanlar çıktı
yel değdikçe sırtlarımıza,
deler geçer kaynak sularını
şavki kaya parçalarında ısırgan otları
çobanaldatan kuşları
yılan oyuklarında kertenkeleler
deler geçer yüzlerimizde çil tanaleri.
dağlara her bakışımızda seninle
kendi taşlarını ve sularını
doğuran kuyular kazdık,
dişetlerimiz kireç yanıklarından parçalandı,
kendimizi bulduk
seviştiğimiz her taşın arasında
keçilerimiz akşam dönüşlerinde dağıldı
izleri
.....memelerindeki sütleri
........ve alınlarındaki akıtmaları
..............küflendi incir gölgelerinde,
dağ yamaçları yavrum
bebek yüzlerinde kuytuların sonudur,
yanan suyun ateşidir
gökten mavi balkonlarda,
geç gelen vakitlerin son güneşi
ışığın köklerinden
sandıklarda kalmış kundak bezlerinden
yani doğmak bilmeyen çocukların
patiskalardan biçilmiş dikişsiz kefenleri,
içmişler akrepler bu gecenin kirlerini.
kendi kendine dönüyordu
arkın başında değirmen taşları
ocak körlendi adam uyudu
zemheriden beri hiç uyanmadı..