0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
31
Okunma
Ev dediğin...
sadece duvar değil be Nihal’im,
birbirimizin içine sessizce çarpan dualardır.
Annem bazen tencerede kaynayan sabır,
babam kapı eşiğinde bekleyen vakar gibi dururdu.
Kardeşim?
İçime düşen çocukluğumun yankısıydı,
bir bakışıyla unuturduk bütün savaşları.
Kırıldık mı?
Kırıldık.
Ama kimse, evi terk edemeyecek kadar
içimize kazınmıştı.
Biliyor musun,
babam susardı...
ama o suskunlukta bin yıllık bir dağ nefes alırdı.
Annem konuşmazdı...
ama gözleriyle çiçek sulardı içimizde.
Biz o evde,
gölgemizi paylaşmayı öğrendik.
Güneş doğmasa da olurdu bazen,
birbirimize tutuldukça
karanlık da ılık olurdu.
Biraz Allah gibi aslında,
herkeste ayrı ama aynı anda her yerde olan bir şeydi aile.
Birlikteyken,
yokluk da tok tutardı karnımızı.
Çünkü tok olmak,
biraz da anlaşılmak demekti.
Şimdi herkes başka evlerde,
ama içimde hâlâ
annemin yavaşça karıştırdığı çorba gibi bir huzur var.
Ve biliyorum,
ne zaman çok üşürsem,
kardeşimin sesiyle örter üstümü eski bir tebessüm.
Aile, Nihal’im...
kan değil sadece.
Yaralı taraflarımızı örtmeyi bilen
az sayıda insanın
birbirine Allah gibi sessizce tutunmasıdır.