0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
186
Okunma

Geceyle konuşmayı öğrendim önce,
çünkü insanlar susunca en dürüst o kalıyor.
Yastığın bir yanı hâlâ sıcak,
ama orada artık kimse yatmıyor.
Dizlerimin dibine oturmuş bir sessizlik var,
adımı ezberlemiş, her gün fısıldıyor:
“Unutmak da bir hatırlama biçimidir.”
Ve ben inanıyorum buna,
çünkü bazı anılar gitmez,
sadece kılık değiştirir.
Sokak lambasının altında gölgem uzuyor,
ben kısalıyorum sanki.
Bir sigara yakıyorum —
ateşiyle değil, dumanıyla ısınıyorum.
Bir rüzgâr geçiyor sonra,
ve ben ilk kez,
gerçekten hiçbir şeyi beklemediğimi fark ediyorum.
Sevdiğim kadının sesi,
artık radyolarda bile çalmıyor.
Ama bazen bir şarkı başlıyor,
ve ben yanlışlıkla aynı yere gülümseyip aynı yerden kırılıyorum.
O an anlıyorum:
insan, yarasına da alışabiliyor.
Bir kuş konuyor pencereye,
kıpırdamıyorum —
gitmesin diye değil,
ben de onun kadar özgür olamıyorum diye.
O uçuyor, ben kalıyorum.
Ve her ikimiz de biliyoruz,
kalmak da bazen kaçmaktır.
Gözlerimle değil,
artık kalbimin kenarıyla görüyorum dünyayı.
Bir zamanlar dua ettiğim şeyler
şimdi yalnızca anı defterinde tortu.
Ama ne garip,
insan büyüdükçe
kaybettiği şeyleri değil,
onları taşımayı öğreniyor.
Bir fincan kahve soğuyor önümde,
tadına bile bakmadım.
Kendimden bir cümle duydum az önce:
“Artık iyiyim.”
Belki yalandı, belki değil —
ama ilk kez bu kadar inandırıcı geldi.
Ve işte,
gecenin ortasında kalem tutuyorum elimde,
yazdığım her kelime,
sana değil artık —
bana dönüyor.
Bir adım daha atıyorum sessizliğe,
ve nihayet anlıyorum:
her hikâye bir aşkla başlasa da
kendine varanlar kazanıyor.
5.0
100% (4)