1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
246
Okunma

Geceye yemin ederim,
suskunluğunun altında bir deniz gizlidir.
Ne fırtına taşır o deniz, ne hışım —
yalnızca derinliğe inen bir sükûnet,
kalbin yankısını taşıyan bir dalgadır o.
İçimden akıp giden bir suyum ben,
ne yıkarım, ne taşarım,
toprağın bağrına sızar,
her zerresine dokunur, her köküne can veririm.
Benim içimden geçer gece,
ben geceden geçerim;
ikisinin arasında doğar kelam,
ikisinin arasında dinlenir ruh.
Ey Rabbim,
senin darıldığını sanan kalbim
meğer senin merhametine sığınmış.
Geceyi bir örtü bilmişim ben,
meğer o, senin şefkatinin gölgesiymiş.
Her suskunlukta bir ses,
her sessizlikte bir hitap varmış.
Bir rüzgâr geçer içimden,
sanki dillerin söyleyemediğini söyler.
O rüzgârın her nefesi bir hatırlayıştır:
Sen buradasın.
Ne zaman içim kararsa,
bir yıldız düşer göğsüme,
ve ben bilirim,
karanlığın da senin emrindedir.
Ey gece,
senin içinde kaybolmam,
aslında seni bulmamdır.
Her karanlık, rahmetin kapısıdır;
her gölge, ilahî bir sığınaktır.
Ben bu saatte yazmıyorum aslında,
ben bu saatte dinliyorum:
toprağın kalp atışını,
rüzgârın iç çekişini,
göğün sessiz zikrini.
Her şeyin merkezinde
bir ses yankılanıyor:
“Ben buradayım.”
İçimden süzülen bu kelimeler
bir ırmak gibi akıyor sana, Rabbim.
Taşları okşayarak geçiyor,
yürekleri yormadan,
fırtınayı değil, huzuru taşıyor.
Her damlası bir teslimiyet,
her kıvrımı bir secde.
Ey insan,
gecenin seni sarmasına izin ver.
Çünkü gece bir hüzün değil,
bir davettir —
Rabbini hatırlamaya,
kendini bulmaya,
susup duymaya bir çağrıdır.
Ve ben, bu gecede anladım:
Rabbim darılmadı bana,
ben kendime dönmeyi unuttum sadece.
Oysa rahmet,
benim içimden süzülen bu suyun her damlasında saklıymış.
Şimdi biliyorum:
her sessizlik bir nida,
her karanlık bir aydınlık taşıyor içinde.
Ve ben, içimdeki o su gibi,
O’na doğru akıyorum —
yıkmadan, savurmadan,
ama her zerreye dokunarak,
rahmetle, sükûnetle, sonsuz bir teslimiyetle...
Erol kekeç/07.10.2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (2)