0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
76
Okunma
Bugün canım çok sıkılıyor Ceco.
Oda gülmeyi unuttuğumdan…
Ne oldu?
Bunu soracak en son kişi sensin be olum!
Kim kaldı etrafımda?
Hepsi ölüp gitmedi mi?
Muhannet köprüsünden geçmeyen Akif,
Maddeye ram olmayan Coşkun ve gülüşüyle kararan gönlümüzde gül açtıran çiçekçi Zabit.
Eşref dayı ve memleketteki tek gavur’u da yazayım mı yoksa Kamil amca gibi Koçyiğitleri es mi geçeyim?
Söyle bana, ne yapayım Ceco?
İnsan yaşlandıkça Lal olur, derdi, bizim çavuş, ‘’Allah kötü mal verenin babasının evini yıka’’ derken Hüsen emmi.
Unutulur mu bu hatıralar oğlum?
Unutulmaz değil mi Ceco?
Biliyorsun ki; Darası düşüldükten sonra ağırlığı kalmayan dost yoktu bende.
Şimdi göremeyince içerlenip ah çekiyorum.
Bir boşluk değil bu; bir eksiklik te.
Sanma ki unuttum ve aramıyor gözlerim.
İliklerime kadar arıyor valla canım.
Bugün geçtim dükkânın önünden dostum Ömer’in.
İçim içimi yedi, oturup ağlamak istedim doyasıya, yapamadım Ceco.
Yapamadım çünkü ağlamak da bir lüks oldu artık.
Gözyaşı bile utanıyor dökülmeye,
Çünkü dökülecek yer kalmadı.
Ömer’in sesi hâlâ kulağımda:
“Gel hele Halis, iki lafın belini kıralım.”
Şimdi lafın beli değil, benim belim bükülüyor Ceco.
Söyle ahaliye sağken kıymet bilsinler, gördükleri zaman mutlu oldukları insanların.
Gün gelir benim gibi ararlar da bulamazlar. Bilsinler ki, eksiklik, ölümden sonra değil,
Varlık unutulunca başlar Ceco!
Sende unutma beni. Arada bir de olsa gel yanıma. Serelim tenhaya eski bir kilim keyfimize bakalım, Ferhat, Yüksel, Nihat ve diğerleri ile can dost.
Saygı ve sevgilerimle.
5.0
100% (2)