Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Hüseyin Erdinç
Hüseyin Erdinç

Bir deliye mektup (III)

Yorum

Bir deliye mektup (III)

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

84

Okunma

Bir deliye mektup (III)

Bir Deliye Mektup – 3


Sevgilim,
Mektubunu aldım.
Okurken ellerim titredi,
gözlerimden yaşlar süzüldü.
Satırlarında hissettiğim yangın kalbimi hem yaktı,
hem de iyileştirdi.
Senin kelimelerin öyle çıplak,
öyle dokunaklıydı ki;
sanki akıl hastanesinin o beyaz duvarları arasından değil de,
doğrudan yüreğinden süzülüp bana ulaştı.
Sen kendini deli sanıyorsun,
onlar da sana öyle söylüyor.
Ama bil ki,
ben satırlarının her kelimesinde aklın en berrak hâlini gördüm.
Çünkü aşkın dili budur:
Mantıksız,
ama en gerçek.

Sana bir sır vermeliyim.
Belki şaşıracaksın,
belki de inanamayacaksın.
Sen “burada günler birbirine benziyor” diye yazarken,
ben seni gün aşırı görüyordum.
Her gelişimde beyaz önlüğümle,
gözlemci bir ziyaretçi gibi değil,
seni görmeye susamış bir kadın gibi bakıyordum sana.
Ama sen fark etmedin.
Belki gözlerin dalgındı,
belki kalbinin içindeki yangın gözlerini kör etmişti.
Ben senin yanından geçerken sen pencerene bakıyordun,
ben seni izlerken sen duvarların sesini dinliyordun.
O anlarda kendime kızıyordum:
“Keşke seslensem,
keşke elini tutup ‘ben buradayım’ desem.”
Ama yapamadım.
Çünkü seni kırmaktan,
seni korkutmaktan çekindim.
Belki de biraz bencildim;
seni uzaktan izlemek,
seni o hâlinle görmek bana garip bir huzur veriyordu.

Biliyor musun,
sen aynaya baktığında kendini tanıyamadığını yazmışsın.
Oysa ben seni her seferinde tanıdım.
O dağınık saçlarının arasında bile eski sıcaklığını,
o yorgun gözlerinin derinliklerinde bile bana bakan bir sevgiyi gördüm.
Sen kendini kaybettiğini düşünürken,
ben seni yeniden buluyordum.
İşte bu yüzden buraya itiraf ediyorum:
Sen aslında iyileşiyordun,
haberin yoktu.
Çünkü gerçek iyileşme ilaçlarla,
iğnelerle değil,
bakışlarla,
hatırlatmalarla olur.
Benim gözlerim sana her gelişimde bunu fısıldıyordu:
“Sen hâlâ sensin.
Sen hâlâ benim sevdiğim adamsın.”

Sevgilim,
sen sadece beni sevmiyordun,
farkında olmadan oradaki herkese dokunuyordun.
Sen kendi deliliğinle uğraşırken,
diğerlerinin yalnızlığını fark etmiyordun belki.
Ama ben seni izlerken şunu gördüm:
Koğuşta bir köşede oturan yaşlı adama gülümseyince gözleri parlıyordu.
Sessiz sedasız ağlayan genç kıza bir mendil uzattığında dudakları titriyordu.
Senin o “delilik” dediğin hâlin,
başkalarının karanlık gecesine ışık oluyordu.
Sen farkında değildin,
ama ben farkındaydım.
Her bakışın,
her sözün,
her hayali konuşman yalnızca bana değil,
oradaki herkese bir umut serpiyordu.

Sen mektubunda “beni deli diye buraya kapattılar” diyorsun.
Oysa sevgilim,
sen deliliğin içinde bile insan olmayı unutmadın.
Senin kalbin hâlâ sımsıcaktı.
Belki aynada kendini tanımıyordun ama,
ben senin gözlerinde hâlâ o eski inadı,
o eski merhameti görüyordum.
Sen bana “aşk akıldan değil kalpten yürüyen bir yangındır” demişsin.
Ben de sana şunu söyleyeyim:
İşte o yangın yalnız beni değil,
etrafındaki herkesi de ısıtıyordu.
Senin deliliğin aslında bir şifa kaynağıydı.

Bir gün seni izlerken doktorların notlarını gördüm.
“Konuşma hezeyanı” yazmışlar.
Oysa ben kulak kesilmiştim.
Sen hayali biriyle konuşmuyordun,
sen benimle konuşuyordun.
Senin dudaklarının kıpırtısı bana ulaşıyordu.
Onlar duvarlara yazıyor sandılar,
ben ise kalbime yazıyordum.
Onların kalemi mürekkeple yazıyordu,
benim kalbim kanla,
gözyaşıyla,
sevgiyle.
İşte bu yüzden sana inanıyorum:
Senin deliliğin aslında bir hakikatti.

Ben seni her izleyişimde şunu fark ettim:
Sen iyileşiyordun.
Çünkü aşkını kaybetmemiştin.
Aşkını kaybetmeyen insan,
asla tam anlamıyla kaybolmaz.
Sen hâlâ sevebiliyordun,
hâlâ düşünebiliyordun,
hâlâ umut edebiliyordun.
Belki zincirlerle bağladılar,
belki ilaçlarla susturdular.
Ama senin gözlerinde hâlâ bir isyan kıvılcımı yanıyordu.
İşte o kıvılcım,
senin asıl kurtuluşundu.

Sevgilim,
itiraf edeyim:
Ben sadece seni gözlemlemiyordum.
Oradaki bütün “delileri” izliyordum.
Her birinin içinde farklı bir yara,
farklı bir çığlık vardı.
Kimi çocukluğuna sığınıyordu,
kimi kaybolmuş bir yüzü hatırlamaya çalışıyordu,
kimi boşluğa konuşuyordu.
Ama her birinin kalbinde bir parça insanlık,
bir parça sevgi kalmıştı.
Ben bunu gördükçe içim burkuldu,
ama aynı zamanda umutlandım.
Çünkü sen bana bunu öğrettin:
Delilik sevgiyi öldüremez.
Sevgisiz olanlar asıl delilerdir.

Sen diyorsun ya “asıl deliler dışarıda.”
Evet sevgilim,
haklısın.
Ben dışarıdan buraya her gelişimde bunu daha iyi anladım.
Dışarıda insanlar sevgiyi hesaplarla ölçüyor,
çıkarlarla besliyor,
akılla tartıyor.
Oysa burada,
bu duvarların içinde,
insanlar çıplak bir şekilde sevmeyi biliyor.
Sen onların içinde en çok seven,
en çok yanan,
en çok yaşayan kişiydin.
Onlar sana deli dediler,
ama ben sana “en gerçek insan” dedim.

Sevgilim,
senin mektubun bana ulaştı.
Belki hemşirelerin elinde yanabilirdi,
belki çöpte kaybolabilirdi.
Ama bu defa yazdıkların bana geldi.
Demek ki Tanrı bile bu aşkın şahitliğini yapmak istedi.
Sen bana “beni deli diye değil,
âşık diye hatırla” diyorsun.
Ben seni zaten hep öyle hatırladım.
Senin deliliğin benim için yalnızca bir isimdi;
senin aşkınsa bir hakikatti.
Ben seni akıllı olduğun günlerde de,
delilikle yanıp tutuştuğun günlerde de,
aynı aşkla sevdim.
Çünkü sen hep bendin.

Şimdi sana şunu söylemek istiyorum:
Sen iyileşiyorsun.
Belki farkında değilsin,
belki inanmak istemiyorsun.
Ama ben gözlerimle gördüm.
Her günkü bakışlarında biraz daha umut,
biraz daha sakinlik,
biraz daha hayat var.
Sen bana “ben buradan hiç çıkmasam bile seni sevmekten vazgeçmeyeceğim” diyorsun.
Oysa ben sana şunu söylüyorum:
Sen buradan çıkacaksın.
Çünkü seni bekleyen bir kadın var,
çünkü seninle yeniden yürümek isteyen bir yol var,
çünkü seninle yeniden yanmak isteyen bir dünya var.

Sevgilim,
mektubuna cevabım budur.
Beni izlediğini sanmadın,
ama ben seni izliyordum.
Sen bana deliliğini anlattın,
ben sana iyileştiğini anlatıyorum.
Sen bana yalnızlığını yazdın,
ben sana kalabalıkları bile değiştirdiğini söylüyorum.
Sen bana zincirlerinden bahsettin,
ben sana o zincirleri kırdığını fısıldıyorum.
Çünkü aşk dediğin şey zincir tanımaz,
ilaç dinlemez,
duvar görmez.
Aşk,
yalnızca sever.

Ve işte sevgilim,
sana son sözüm şudur:
Sen benim en güzel deliliğimsin.
Ama bil ki,
aynı zamanda en büyük umudumsun.
Seninle ben de iyileştim.
Seninle ben de yeniden doğdum.
Eğer bir gün çıkıp bana gelirsen,
bil ki kollarımda seni bekleyen yalnızca bir kadın değil,
seni deliliğinle,
iyileşmenle,
bütün hâlinle seven bir yürek var.

Sonsuz sevgiyle,
Her gün seni izleyen kadın.

Hüseyin Erdinç

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Bir deliye mektup (ııı) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Bir deliye mektup (ııı) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir deliye mektup (III) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL